Kısıtlı diyet yapması gereken metabolik hastalığı olan çocukların annelerinin beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Dokuz Eylül Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2023

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: BEREKET BAĞCI

Danışman: Nur Arslan

Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu

Özet:

Kalıtsal metabolik hastalıkların önemli bir kısmında tedavinin temelini diyet tedavisi oluşturmaktadır. Özellikle küçük molekül hastalıklarında (aminoasit, karbonhidrat ve yağ metabolizması bozuklukları) diyet tedavisi tüm tedavinin ana komponentidir. Bu tedavilerde, hastanın doğal besinleri tüketmesi, hastalığa özel gereksinimlerle doğru orantılı biçimde, çok büyük oranda kısıtlanmaktadır. Bu çalışmada aminoasit metabolizması bozukluğu (fenilketonüri, üre siklus defekti, organik asidemi) ve karbonhidrat metabolizması bozukluğu (galaktozemi) olan ve hastalığına özel diyet tedavisi yapmakta olan hastaların anneleri ile yüz yüze görüşülerek anket çalışması yapılması planlanmıştır. Bu ankette, tüm soruları araştırmacılar tarafından hazırlanmış olan ve demografik verilerin yanı sıra hastanın ve annesinin beslenme alışkanlıkları ve beslenme ile ilgili günlük yaşam pratiklerini içeren sorular sorulmuştur. Ayrıca, annenin stres durumunu ölçmek için “algılanan stres ölçeği” ve yaşam kalitesini ölçmek için ise sağlık bakım araştırmalarında en iyi bilinen ve en yaygın kullanılan, Türkçe için geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılan, sağlıkla ilişkili genel yaşam kalitesi ölçeği olan Kısa Form-36 (SF-36) kullanılmıştır. Daha önce fenilketonürili hastalarımızın anne-babaları ile yapmış olduğumuz çalışmamızda, özellikle annelerin, hasta çocuğunun diyeti ve hastalığının iyi kontrolü konusunda yüksek endişe duydukları ve depresyon skorlarının da kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek olduğu saptanmıştır (Gunduz et al. 2015). Bu çalışmamızda ise daha geniş bir hasta grubunda annelerin yeme alışkanlıkları ve yaşam kalitelerinin ölçülmesi amaçlanmıştır.

Araştırmanın örneklem grubunu Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı’nda fenilketonüri, organik asidemi, üre siklus defekti ve galaktozemi tanıları ile takip edilen, 2-18 yaş arasındaki 50 çocuk hastanın annesi oluşturdu. Kontrol grubuna ise benzer yaş grubunda herhangi bir kronik hastalığı bulunmayan 32 sağlıklı çocuğun annesi alındı. Çalışmamızda hasta ve bakımlarını üstlenen annelerin onamları alındıktan sonra demografik bilgileri içeren, hastalık ve diyet ile ilgili bilgi düzeyi, deneyim ve tutumlarına odaklanılarak hazırlanan anket formu ve annelerin sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini değerlendirmek üzere Kısa Form-36 (SF-36) ölçeği; sağlıklı çocukların annelerine ise sosyodemografik verileri içeren bir anket ve SF-36 ölçeği uygulandı. İstatistiksel analiz için SPSS Version 20.0 for Windows programı kullanıldı. Grup oranlarının karşılaştırılmasında ki-kare testi, grup ortalamalarının karşılaştırılmasında t testi kullanıldı. İki grubun ilişkisinin araştırılmasında Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Tüm istatistiksel analizlerde p değerinin 0.05’in altında saptanması anlamlı olarak kabul edildi.

           Hasta grubundaki annelerin 11’i (%22.4), kontrol grubundaki annelerin ise 25’i (%78.1) gelir getirici bir işte çalışmakta idi ve aradaki fark anlamlı idi (p< 0.001). Hasta grubunda yer alan dokuz anne (%22.5) çocuğunun diyet tedavisini ve diğer tedavilerini düzenli olarak yapabilmek amacıyla çalışmamakta idi. Hasta grubunda yer alan 39 (%78.0) hastanın annesi çocuklarının diyet tedavisinin aile için ek maddi yük getirdiğini ifade etti. Annelerin 27’si (%54.0) kendisi de çocuğunun hastalığı ile uyumlu olarak protein içeriği düşük veya galaktoz içermeyen gıdaları tercih ettiğini belirtirken; geri kalan 23 anne (%46.0) yemek tercihi yapmadığını ifade etti. Hasta grubundaki annelerin 3 tanesi (%6.0) vejeteryan, 2 tanesi ise (%4.0) vegan beslenme biçimini tercih etmişlerdi. Kontrol grubundaki tüm anneler ise her türlü besini tercih etmekteydi, özel beslenme tercihleri bulunmamaktaydı. Hasta grubundaki annelerin 28’i (%56.0) aslında çok sevdiği bazı besinleri, çocuğunun diyetiyle uyumlu olmadığından yemekten vazgeçtiğini belirtti. Hasta grubundaki annelerin 23 tanesi (%46.0) ailenin geri kalan bireylerinin düzenli olarak tüketmeleri gereken besinleri, çocukları hasta olduğu için onun diyetiyle uyumlu bir şekilde, kısıtlı tükettiklerini belirtti. Hasta annelerinin SF-36 yaşam kalitesi ölçeği alt grupları olan PF, RP, RE, VT, MH, BP, GH ve SF skorlarının sağlıklı çocukların annelerinin skorlarından anlamlı olarak düşük olduğu saptandı. Hasta grubunun algılanan stres ölçeği puan ortalaması 29.6 ± 11.9 saptanırken kontrol grubunun ortalaması 9.5 ± 4.8 bulundu.

             Sonuç olarak, ömür boyu kısıtlı diyet yapmak zorunda olan kalıtsal metabolik hastalığa sahip hastaların annelerinin sosyal yaşamlarında kısıtlılıklar olmakta; bu anneler beslenme davranışlarını çocuğunun beslenmesiyle orantılı biçimde değiştirmekte; çocuğuna daha iyi bakabilmek için iş hayatına katılmamayı tercih etmektedir. Tüm bu güçlükler, annede stres durumunun artmasına ve yaşam kalitesinin azalmasına neden olmaktadır. Hastaların tedavileri düzenlenirken, bu zorlu sürecin ana aktörlerinden birisi olan annelerin de kendi yaşamlarından ödün vermeden bu süreci yönetebilmeleri için   bu ailelere biyopsikososyal sağlık anlayışı içerisinde bütüncül bir yaklaşım sergilenmelidir.