Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği 42. Ulusal Kurultayı, İstanbul, Türkiye, 22 - 25 Ekim 2020, ss.83
Vasküler Malformasyonlarda Yalnızca
Skleroterapi Yapılan Olgular İle
Skleroterapi Sonrası Eksizyon Yapılan
Olguların Karşılaştırılması
Merve Terzi, Cenk Demirdöver, Can Karaca,
Selin Güler, Merve Özger, Hasan Basri Çağlı
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik
Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı, İzmir
Giriş: Vasküler malformasyonlar hemanjiyomlardan
farklı olarak doğumda mevcut olan damarların kalıtımsal
bozukluğundan kaynaklanan büyüme ile orantılı olarak
büyüyen kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülen
lezyonlardır. Tanıda kontrastlı MR altın standarttır ve
tedavide klinik takip, laser, skleroterapi, cerrahi rezeksiyon
gibi çeşitli yöntemler mevcuttur. Bu çalışmada vasküler
malformasyonlarda skleroterapinin lezyonlar üzerine
etkinliği, takiplerde regresyon oranları ve cerrahi tedavi
ile kombine edildiğinde klinik izlemdeki değişiklikler
tartışılmaktır.
Gereç Ve Yöntem: Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’ne 2013 ile
2020 yılları arasında vasküler malformasyon tanılı başvuran
47 hasta değerlendirildi. Hastaların yaş aralığı dört ile
73 yaş arasında olduğu saptandı. Hastalara minimum
bir kez maksimum sekiz kez skleroterapi uygulandı.
Hastaların ortalama yaşı 21,9 olarak hesaplanırken
ortalama skleroterapi seans sayısı 2,2 olarak hesaplandı.
Toplam 20 hastaya (%42,5) skleroterapi ve sonrasında
cerrahi eksizyon kombine edildi. Hastaların bir tanesinde
fenilketonüri tanısı, bir hastada talasemi taşıyıcılığı
mevcutken diğer hastalarda eşlik eden majör ek hastalık
saptanmadı. Hastaların 25 tanesinde (%53,1) vasküler
malformasyon dudakta, altı hastada (%12,7) yanakta, iki
hastada (%4) kolda, iki hastada (%4) elde, beş hastada
(%10) ayakta, altı hastada (%12,7)bacakta ve bir hastada
(%2) dizde saptandı.
Bulgular: Postoperatif dönemde bir hastanın takiplerinde
sütür hatlarında seperasyon gelişti ve sekonder iyileşmeye
bırakılarak pansumanla takip edildi. Postoperatif uzun
dönem kontrollerine gelmediği saptanan sekiz hasta için
lezyonun uzun dönem progresyonu/regresyonu takip
edilemedi. Cerrahi eksizyon yapılan dört hastada poliklinik
takiplerinde lezyonda tekrar progresyon saptandı. Kalan
dokuz hastanın postoperatif dönemde estetik açıdan
daha tatmin edici sonuç elde edildiği ve kitlede daha fazla
regresyon olduğu görüldü. Eksizyon yapılan hastalarda
sadece skleroterapi uygulananlara göre postoperatif
poliklinik takiplerinde nüks ve kitlede küçülme oranın
ve hasta memnuniyetinin daha fazla olduğu saptandı.
Hastaların ek hastalıklarının veya sigara kullanımının yara
iyileşmesi üzerine belirgin etkisi saptanmadı.
Sonuç: Skleroterapi, cerrahi eksizyon ile kombine
edildiğinde kitlenin küçüldüğü, postoperatif dönemde
nüks oranlarının azaldığı ve hasta memnuniyetinin daha
fazla olduğu görüldü. Hastaya ait faktörlerde ise çalışılan
hasta grubunda belirgin farklılık saptanmadı. Çalışmalarda
rezeksiyon yapılmadan uygulanan skleroterapinin daha
güvenli ve efektif olduğu saptansa da bu çalışma grubunda
rezeksiyonun eklendiği hastalarda etkinliğin daha fazla
olduğu bulunmuştur. Yine de her vasküler malformasyon
kitle ve yerleşimden ötürü rezeksiyona uygun olmayıp bu
hastalarda skleroterapi bazen tek alternatif tedavi yöntemi
olmaktadır. Bu yüzden bu hasta gruplarında daha daha
efektif sonuç elde edebilmek için lezyonun yerleşimi,
postoperatif düzenli uzun dönemli poliklinik takipleri daha
düzenli ve daha detaylı analizler yapılmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Eksizyon, Malformasyon,
Skleroterapi, Vasküler