2. Ulusal HematoOnkoGenetik Kongresi, İskele, Kıbrıs (Kktc), 4 - 07 Mayıs 2023, ss.30
GLOBOCAN 2020 verilerine göre ülkemizde kanser vakalarının %17,6’sını akciğer
kanseri oluşturmaktadır. Akciğer kanseri, dünya çapında ve ülkemizde kansere bağlı ölümlerin
önde gelen nedenlerindendir. Tanı konmuş vakaların %85’ini oluşturan küçük hücreli dışı
akciğer kanseri(KHDAK) en yaygın alt tipidir. KHDAK hastalarının önemli bir kısmında
onkogenez sürecini yönlendiren belirli genlerde değişiklikler gözlenmektedir. Bu
değişikliklerden biri olan Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) tirozin kinaz domaini
duyarlılaştırıcı mutasyonları, KHDAK olan hastaların yaklaşık %10-30'unda
saptanabilmektedir. EGFR duyarlılaştırıcı mutasyonlarına sahip KHDAK'lı hastalar, EGFR
tirozin kinaz inhibitörleri (TKI) ile tedaviye yanıt verebilir. Bununla birlikte EGFR TKI'lerine
ilk yanıta rağmen, tüm hastalar ortalama 12-16 ay sonra direnç geliştirmektedir. Likit biyopsi,
EGFR mutasyonuna sahip birinci ve ikinci basamak tirozin kinaz inhibitörü kullanan hastalarda
T790M ve C797S gibi direnç mutasyonlarını erkenden belirlemede büyük önem taşır. AMAÇ:
Merkezimizde likit biyopsi ile test edilen EGFR hedef gen mutasyonlarının sıklıklarının
literatürle karşılaştırılması, TKI ile tedaviye yanıtların ortaya konması ve nadir EGFR
mutasyonlarına sahip hastaların klinik özelliklerinin incelenmesidir. GEREÇ-YÖNTEM:
Dokuz Eylül Üniversitesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezinde 2019-2022 yılları
arasında küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanısı olan 175 hastaya ait plazmadan elde edilen
cfDNA örneğinden, "Real-Time PCR" (Cobas) yöntemi ile EGFR geninin ekzon 18, ekzon 19
delesyonları, ekzon 20 S768I, T790M, Ex20Ins ve ekzon 21 bölgelerine ait 42 mutasyon
incelenmiştir. BULGULAR: 175 hastanın %15’inde EGFR geninde mutasyon tespit edilmiştir.
Bu mutasyonların %92’si ‘’klasik’’ EGFR mutasyonları olarak adlandırılan ex19del(%57) ve
L858R(%35)’di.%8’ini ise daha nadir mutasyonlar olan ex20ins ve L861Q oluşturuyordu.
Hastaların %40,7'sinde yaygın ilaç direnç mutasyonu olan T790M saptanmıştır. SONUÇ:
Tespit edilen EGFR hedef gen mutasyonlarının; sıklıkları ve TKI ile tedaviye yanıtları
literatürle karşılaştırılmış ve nadir EGFR mutasyonlarına sahip hastaların klinik özellikleri
incelenmiştir. Kanser hücrelerinin gen profilini ortaya çıkarabilen likit biyopsi; doku
biyopsisine göre daha az invaziv olması ve daha sık tekrarlanabilmesi ile takip ve tedaviyi
yönlendirmede ön plana çıkmaktadır. Ancak, unutulmamalıdır ki likit biyopsi ile taranan
hedefli EGFR mutasyonları, KHDAK'de tespit edilen tüm tirozin kinaz alanındaki somatik
mutasyonların %91 ila %98'inden sorumludur. Tümöre özgül dizi değişikliklerini taşıyan
dolaşımdaki tümör DNA'sı, genellikle toplam dolaşımdaki DNA'nın değişken ve küçük bir
kısmını temsil eder; likit biyopsi ile mutasyonun tespit edilememesi EGFR ilişkili bir mutasyon
olmadığını dışlamaz.