Criticism of the Criticism of Islam and the West in the Philosophical Thought of Vladimir Sergeyevich Solovyov


Creative Commons License

Müminoğlu K.

Region and Science, vol.6, no.2, pp.120-134, 2023 (Peer-Reviewed Journal)

  • Publication Type: Article / Article
  • Volume: 6 Issue: 2
  • Publication Date: 2023
  • Doi Number: 10.47145/dinbil.1336641
  • Journal Name: Region and Science
  • Journal Indexes: MLA - Modern Language Association Database, ERIHPlus
  • Page Numbers: pp.120-134
  • Dokuz Eylül University Affiliated: Yes

Abstract

Kozmizm felsefesinin kökenleri Antik Yunan’ın felsefi geleneklerine kadar uzanır. Kozmizm

felsefesi dini-felsefi, mistik, sanatsal, estetik ve bilimsel olmak üzere çeşitli boyutları kapsar. Bu

felsefi çerçeve içerisinde insana ve insanlığa ilişkin kavramlar birbirine bağlanarak uyumlu bir

topluluk oluşturur. “Kozmizm” terimi, uyumlu bir şekilde organize edilmiş bir dünyayı ifade

eden Yunanca (κόσμος) “kosmos” teriminden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki en eski

görüşlere Hesiodos’un Theogonia (Tanrıların Doğuşu) adlı çalışmasında rastlanır. Antik Yunan

düşüncesindeki metinlerde yer alan âlem tasavvuru arke problemi çerçevesinde fenomen ve

numen alemi arasındaki ilişkiyi sorgulama biçiminde şekillenmiştir. Platon ve Aristo’nun da

kozmolojilerinde bu metafiziksel bağıntıları nasıl kurguladıklarını görmemiz mümkün. Ortaçağ

felsefesinin kozmolojik bilgisi de Yunan kozmolojisinin etkisini göstermektedir. Ptolemy

sistematik olarak Yunan kozmolojisine hitap ediyor. 16. yüzyılda kozmoloji alanında çok çeşitli

kavram ve hipotezleri kapsayan önemli ilerlemeler kaydedildi. Kopernik, Galileo ve Newton'un

bilimsel keşifleri ve teorileri yalnızca bilimsel bir bakış açısı sunmakla kalmamış, aynı zamanda

tarih ve entelektüel gelişim bağlamında insanlığın konumu ve önemine ilişkin araştırmalara da

yol açmıştır. Rus Kozmizmi, küresel felsefe alanında nispeten geç bir tarihte, özellikle 19.

yüzyılın ortalarında ortaya çıktı. Solovyov'a göre dünyanın işleyişinde yönlendirici güç görevi

gören insan zihni, başlangıçtaki düzensizlik ve karışıklık durumuna karşı sürekli bir mücadele

içindedir. Bu dünyanın ruhuyla tabiatı arasında gizli bir anlaşma olduğunu ileri sürüyordu.

Âlemdeki bu muhteşem varlığın yaratılmasından akıl (logos) sorumludur. “Yaratılış” olarak

adlandırılan süreç, genel ve özel olmak üzere birbiriyle bağlantılı iki amacı kapsamaktadır.

Genel amaç, gerçek bir fikrin, yani ışığın ve yaşamın çeşitli doğal güzellik biçimlerinde

somutlaşmasıdır; ancak özel amaç insanın yaratılışıdır, yani en büyük fiziksel güzellik aynı

zamanda ışığın ve yaşamın en yüksek içsel potansiyelini de temsil eder. Solovyov bu fenomeni

öz-bilinç olarak adlandırıyor. Solovyov insanın bu güzellikte yaratılışına dikkat çekmekle

birlikte insanın artık yalnızca kozmik ilkelerin eylemine katılmakla kalmadığını, aynı zamanda

bu eylemin amacını bilebilen ve sonuç olarak, onun başarısı üzerinde anlamlı ve özgürce

çalışabilen varlık olduğunu ileri sürer. Solovyov İslami konuları Üç Kuvvet, Bütünsel Bilginin

Felsefi İlkeleri, Hıristiyan Siyaseti ile Teokrasinin Tarihi ve Geleceği, Muhammed, Hayatı ve Dini

Öğretileri adlı eserlerinde farklı açılardan incelemiştir. Solovyov’un bu konulara eğilmesinin

amacı bir din filozofu olarak Hıristiyan düşüncesinin sahip olduğu sorunları geliştirdiği

kozmizm felsefesi çerçevesinde çözmeye çalışmaktır. Bu makalede, Solovyov’un İslam ve Batı

Hristiyanlığında insanın konumuna dair düşünceleri ve bu konudaki eleştirilerinin

eksikliklerini irdelemek temel hedef alınmıştır. Bu makalede Solovyov’un İslam ve Batı

Hristiyanlığında insanın yeri hakkındaki düşüncelerinin ve eleştirel bakışlarındaki bazı

eksikliklerin incelemesine yer verilmiştir. Özellikle de Solovyov’un Batı Kilisesine yönelik

eleştirileri ve bireyin özgür kişiliğinin gelişmesindeki olumsuz etkileri araştırılmıştır. Ayrıca

Solovyov’un bu konuda geliştirdiği kuramların ontolojik yapısının yöntemsel olarak Antik

dönem ve Batı felsefesiyle olan bağları üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak, Solovyov’un İslam

ve Batı eleştirisinde kendi inanç perspektifinden yaklaştığı ve ortaya koyduğu düşüncelerinde

aşırı sübjektif ve yancı bir yorum olduğu tespit edilmiştir.