Osmanlı Yargılama Hukukunda Beyyine/Delil Hiyerarşisi


Creative Commons License

Sofuoğlu H.

Türk Hukuk Tarihi Sempozyumu, Ankara, Türkiye, 25 - 28 Ekim 2021, ss.1135-1146

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1135-1146
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Beyyine İslam muhakeme hukukunda kesinlik ifade eden belli ispat vasıtalarına verilen genel bir addır. Tanımını “bir hakkın veya kendisine hukuki sonuç bağlanan bir olayın ispatını sağlayan özel kati delil” şeklinde yapmak mümkündür. Beyyine genel olarak mahkemeye sunulan her türlü şahitlik, yazılı delil ve kesin karineyi ifade etmektedir.

Beyyine, hâkimin hükmüyle birlikte hem ilgili şahsı ve hem de üçüncü şahısları bağlayıcı bir delildir. Öte yandan nizayı kendiliğinden sona erdiren “ikrar” beyyineden daha kuvvetli görünse de sadece ikrarı yapanı bağlamaktadır. Bu açıdan beyyineye nisbetle daha zayıftır. Fıkıh kaynaklarında beyyineye “hüccet-i müteaddiyye”, ikrara da “hüccet-i kāsıra” denmektedir.

Aynı meselede birbiriyle çatışan beyyinelerin bulunması hâlinde hangi beyyinenin tercih edileceği konusunda İslam fıkıh ekolleri farklı ölçüler ve çözüm yöntemleri benimsemişlerdir. Mesela delilin kuvvetçe üstünlüğü, şahitlerin daha adil olması, bazılarına göre şahit sayısındaki fazlalık, beyyinenin ayrıntılı veya özlü olması, ziyadeyi veya asli durumu ispat etmesi hâli, tarafların zilyet olması veya olmaması gibi durumlar bu konuda söz konusu edilebilecek ölçülerdir. Ancak burada biz beyyinenin kabul şartlarından ziyade hukuken kabulü mümkün olan beyyinelerin çatışması hâlinde hangisinin tercih edilmesi gerektiğini ortaya koymaya çalışacağız. Mesela bir malın satımı esnasında akdin vefa yoluyla mı yoksa kesinlik ifade eden (bey’-i bât) şeklinde mi gerçekleştiği taraflar arasında bir nizaya sebep olduğunu, taraflardan birinin vefa yoluyla satışın gerçekleştiği konusunda mahkemeye delil sunduğunu, diğerinin ise bey-i bât şeklinde gerçekleştiğine dair delil sunduğunu farz edelim. İşte bu durumda zamanın teknik ve adli imkânlarına göre kesinlik ifade eden ve hukuken geçerli sayılan iki beyyineden hangisinin hâkim tarafından tercih edilmesi gerektiği İslam muhakeme hukuku kaynaklarında belirtilmiştir. 

Bu gibi meseleleri İslam muhakeme hukuku üzerine eser kaleme alan müellifler, “Da‘vâ ve Beyyinât” başlığı altında ele alıp incelemişlerdir. Bu tebliğin hazırlanmasında Osmanlı şer’i hukukunu ortaya çıkaran ve onun doğrudan kaynakları mesabesinde yer alan Bezzaziyye, el-Veciz, Melceü’l-Kudat Inde Tearuzi’l-Beyyinât, Tercih-i Beyyinât, Kâdıhân, Hidâye, Mülteka’l-Ebhur, Dürer, Cevahirul’l-Fıkh, gibi kaynaklar kullanılacaktır. İslam muhakeme hukuku kaynaklarından hareketle Osmanlı yargılama hukukunda tarafların mahkemeye sunduğu delillerin birbiri ile çatışması durumunda kadıların bu delillerden hangisini tercih etmesi gerektiği üzerinde durulacaktır.