Gazi Kitabevi, Ankara, 2023
ÖNSÖZ
Günümüzde fiyat artışları,
yaşam pahalılığı, işsizlik, döviz kurları gibi konular bağlamında pek çok
insanımız ‘ekonomi’yi hem deneyimler hem de tanır oldu. Ekonominin kimi alanlarından
olumsuz etkileniliyor, kimi alanlarında ise gelir elde edileceği düşünülerek
fırsatlar kollanıyor: Toplumca bir yandan yaşam pahalılığından dem vuruluyor;
diğer yandan, borsa yatırımcısı, kripto para oyuncusu, döviz spekülatörü olmaya
soyunuluyor. Bu denli içinde olduğumuz ve içinde olmayı kolladığımız ekonomiyi
bilimsel olarak öğrenmek ise özellikle gençler arasında ve üniversite
çevrelerinde sıkışıp kalmış durumdadır.
Gençler günümüzde daha
rekabetçi bir sosyal ortamda büyümekte ve kimlik/kişilik sahibi olmaktadırlar. Bu
bakımdan iyi bir üniversitede ve yükselen bir bilim dalında öğrenim görmek her
geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Hatta teknolojinin de yönlendirmesiyle,
küresel bilinç sahibi olma ve küresel bağlantılar kurma gibi amaçlar da
eklenince; iyi öğrenim görmüş olmak, iyi bir yabancı dil bilgisine sahip olmak,
bilişsel, duygusal ve sosyal yeteneklerini geliştirmek çok daha fazla
hedeflenmektedir. Bu doğrultuda gençler artık daha erken yaşlarda mesleki alan
yönelimlerini belirlemeye çalışmaktadırlar. Daha erken, daha etkin ve daha
kurumsal bir biçimde kendilerine bir yaşam yolu çizmeyi hedeflemektedirler.
Bunun için de bilim dallarını, meslekleri, iş alanlarını tanımayı, öğrenmeyi
öncelikli görmektedirler. Anne-babalar da rekabetçi ortamda çocuklarını geliştirebilmek
için bu arayışların içinde onları desteklemektedirler.
Çağımızın dijital
devrimlerine bakıldığında yapay zeka, robotlar, veri yönetimi gibi alanlar ve
bunlardan da yararlanarak gelişen diğer alanlar göze çarpmaktadır. Elektronik,
bilgisayar, yazılım, yapay zeka gibi mühendislik dalları ve bu alanlarda
geliştirilen teknolojileri kullanan tıp, genetik, ulaştırma, iletişim gibi
dallar değer görmektedir. Sosyal bilim dalları bu dijitalleşmenin etkisi
bakımından biraz daha geride görülebilir. Ancak, sosyoloji (toplum bilimi),
antropoloji (insan bilimi), psikoloji (ruh bilimi), siyaset bilimi, tarih gibi
sosyal bilim dalları da kendi içlerinde yenilikçi süreçlerden geçmekte ve
etkileşimli, disiplinler-arası bir nitelik kazanmaktadır. Gençlerin bu alanlara
yönelik yetenek ve merakları da vardır. İktisat (ekonomi bilimi), ekonominin toplumsal
yaşamdaki yeri ve önemi düşünüldüğünde ilgi çeken sosyal bilim dallarından
biridir.
Ekonomi bilimini
üniversitelerin iktisat bölümlerinde öğrenme süreci, günlük yaşamdaki ekonomiye
bakmanın ötesinde, bilinçli ve duyarlı bir biçimde bilimsel bilgi almak
demektir. Ancak, yüksek öğrenimin öncesinde lise, hatta ortaokul çağındaki
gençlerin de bilimleri tanıma çabası son yıllarda ekonomi bilimi alanında da gözlemlenebilmektedir.
Ekonomi bilimini tanıtan
kitaplar ya da ekonomi bilimini anlatan üniversite tanıtımı organizasyonları,
ekonomi biliminin ‘para’ boyutunu öne çıkararak tasarruf, banka, borsa, faiz,
döviz gibi finansal konuları işlemektedir. Dolayısıyla ekonomi bilimi (iktisat)
öğrenimi görmek; finans piyasalarında çalışma ya da finansal yatırımlar yapma
hedefiyle istenebilmektedir. Fakat bu eğilim ekonomi bilimini finans alanına
indirgemektedir. Oysa ekonomi bilimi çok daha geniş bir perspektife sahiptir:
Finansal ekonominin ötesinde ‘reel ekonomi’ denilen tarım, sanayi, istihdam,
dış ticaret, gelir dağılımı gibi konuları da içermekte; sadece bireylerin ve
firmaların zenginleşmesini değil, ulusların zenginleşmesini de incelemekte; yoksulluk,
kalkınma, eşitlik, adalet, devlet gibi bağlamlarda sosyoloji, antropoloji,
psikoloji, siyaset bilimi, tarih gibi sosyal bilimlerle bağ kurmakta; kendi
tarihi ve büyük iktisatçıları olan bir bilim olarak biçimlenmektedir.
Kitabımız, ekonomi biliminin
bu bütünselliğini, çok boyutluluğunu dikkate alan bir yapıdadır. Bu temelde
amacımız; özellikle lise çağındaki gençlerin, ayrıca ortaokulda olsa bile erken
yaşta meslek araştırması yapan gençlerin geleceğe dönük hedefleri için ekonomi
bilimini doğru bir biçimde tanıtabilmek; ekonomi biliminin piyasadaki işler
için uzmanlık kazandıran bir meslek öğrenimine indirgenemeyeceğini, tarihi,
büyük iktisatçıları ve teorileri olan bir bilim olarak değerlendirilmesi
gerektiğini ortaya koymaktır.
Kitabımız ekonomi bilimine
kısa bir giriş niteliğindedir. Üniversitelerin iktisat bölümlerinde birinci
sınıfta görülen ‘iktisada giriş’ derslerini akla getirse de, o derslerde
iktisadın teknik konuları üzerinde daha fazla durulmaktadır. Bu kitapta ise
ekonomi biliminin ilgilendiği konuları kısaca tanıtmak ve biraz da gençler
arasında ekonomi bilimini sevdirmek önceliklidir.
Kitapta ekonomi biliminin
matematikle olan bağına dikkat çekecek kadar matematiksel örneği vermekle
yetindik. Doğal olarak, derin bir matematiksel analiz vermedik.
Kitabı yer yer bilim ve felsefenin
soyut diliyle yazmış olsak da, anlamayı kolaylaştırmak için genel olarak yalın
bir dil kullanmaya çalıştık. Kitabın görece soyut dili, iktisadın bilim olma
çabasına ve felsefi arka planına yönelik bir özelliktir.
Kitaptaki kavramları İngilizce
olarak da verdik. Pek çok bilim dalında olduğu gibi ekonomi biliminde de dünya
genelinde yazın (literatür) çoğunlukla İngilizce dilinde oluşmuştur. Hatta
ekonomi biliminin bir bakıma İngiltere’de doğmuş olduğunu da düşünürsek yazının
İngilizce oluşması daha anlaşılır olabilir.
Büyük önderimiz Atatürk’ün söylediği
gibi; ‘bütün umudumuz gençlikte’. Gençlerimizin gelişmiş ülkelerdeki gibi refah
ve mutluluk içinde yaşamasını ve geleceğe güven ve umutla bakabilmesini
diliyoruz. Bu noktada gençlere küçük bir öneride bulunmak da isteriz:
Sevgili Gençler! Kendiniz
için bir bilim dalı ya da meslek araştırıyorken ister istemez sizin dışınızdaki
dünyaya bakıyorsunuz. Oysa esas olan sizsiniz. İşe, kendinizi tanımakla
başlayın. Özünüzü, özelliklerinizi keşfettikten sonra bu özelliklerinizle
örtüşecek bilim dalını, mesleği bulmaya çabalayın. İçsel yolculuğunuzda ve
yaşam yolunuzda mutluluk ve başarı dileklerimizle...
Dr. Elif AY YALÇINKAYA
Dr. Timuçin YALÇINKAYA