SINIR/SIZ: dünya yapmak & ötesi 1. Disiplinlerarası Sanat, Tasarım ve Sosyal Bilimler Uluslararası Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 4 - 05 Mayıs 2023, ss.58
Kartezyen düşüncede akıl ve irrasyonalite arasında beliren keskin ayrım, aynı bakış temelinde şekillenen modern kültürde
sınır kavramını düşüncenin neredeyse her alanına yerleştirmiştir. Mekana yönelik düşünme ve kavramlaştırma biçimlerini
de önemli derecede etkileyecek olan ‘sınır’ sorunsalı rasyonelleştirilmiş bir mekân kavrayışına zemin hazırlamıştır. Bu kavrayış, öncülleri Roma Hukuku’na dayanan, rasyonel ilkeler uyarınca mülk edinim bağlamında üretilmiş kadastral haritalar
ile somutlaşırken, ’kamusal mekan’ (public space) ve ’özel mekan’ (private space) keskin sınırlarla ayrılmıştır ve ilişkisel
bir varoluş temelinde tanımlanmıştır. Başlangıçta bu ayrım denetimin meşruiyet sınırını belirlemek üzere ortaya konmuş
olsa da, dinamik, karmaşık ve çok katmanlı yapısı ile kent, karşıtlıkların iç içe geçtiği, birbirlerinden ödünçlendiği yeni bir
mekânsal kavrayışa ihtiyaç duymuştur.
1960’lı yıllar modern düşüncenin kategorik sabitliklerinin sorgulandığı kültürel ortamda, mutlak ve sabit mekan kavrayışında radikal bir değişimi işaret etmektedir. Zaman içerisinde kamusal mekanın işlevleri ve semantik açılımlarında yaşanan
değişim ve gelişmeler yerleşik kategorik ayrımları ve ikililikleri aşındırmaya başlamıştır. Kamusal mekan (public space) ve
özel mekan (private space) arasında, sınırlarda yaşanan davranışsal ve eylemsel geçişlilikler mekanları kodlayan determinist kavrayışı çözerken, mekana dair kavramsal açılımları çoğaltmış ve bulanıklaştırmıştır. Geçici sahiplenmeler yoluyla
işgal edilen kamusal mekan, sınırı saptamak bakımından muğlak ve belirsiz olan alan (field) ve teritori (territory) kavramları üzerinden tartışma zeminini genişletmektedir. Sınır yerine, inşa halinde olan ve sınırı belirsiz, görünmez olan sosyal/
psikolojik/davranışsal eşikler tartışma eksenini değiştirmiş; kamusal mekanın teritoryal ve alansal yapısı kamusal alan
(public sphere) kavramını dolaşıma sokmuştur. Kamusal mekan sosyal pratikler, geçici egemenlikler, alansal ‘oluş’lar ve
‘yer’ inşaları ile sınır aşımına uğramaktadır.
Mekan özelinde, modernliğin katı ayrımlara dayanan ‘sınır’larını ve kavrayışını buharlaştıran çözülüş ortamında bu çalışma, ‘sınır’ konusunu kentsel iç mekan (urban interior) kavramı üzerinden tartışmaya açarak ‘sınır-aşımı’ olasılıklarına
dair yeni bir deneme girişiminde bulunur. Sınırları ihlal eden, kamusal-özel, iç-dış tartışmalarını davranışsal ve eylemsel
anomaliler ile aşındıran kentsel iç mekan kavramı, mekansal inversiyonlar ve geçici sahiplenmeler yoluyla kent mekanını
anlık, rastlantısal, rasgele ve olumsal olan bir konuma yerleştirmektedir. Çalışma ‘sınır’ın üzerinde ya da katılıkları arasında
var olan çelişkileri ve potansiyelleri görünür kılmak üzere, kentsel iç mekan kavramının teorideki ve pratikteki açılımlarını
inceler ve mekan kavrayışında sınır-aşımına dair yeni olasılıkları keşfetmeyi amaçlar.