Türkiye’de Japonya Çalışmaları 3, Selçuk Esenbel,Oğuz Baykara, Editör, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, ss.280-291, 2018
Japon romancı Kavabata Yasunari’nin Nobel ödül töreni konuşmasında bir
manifesto havası vardır. Konuşmasının merkezine
Zen Budizmini koyar. Ortaçağ Zen şiirlerinden alıntılar yaparak
ezoterik/içrek ve hiççi metafizik söylemini kurar. Zen’in değer
yargılarının geleneksel Japon kültürünün ve ruhunun biçimlenmesinde ne
kadar etkili olduğunu vurgular. Keşişlerin sabır,
sebat, dirayet gibi nitelikleri gerektiren çileli bir süreç sonunda,
erdem ve bilgelik anlamında bir “güzellik”e erdiklerini belirtir.
Dolayısıyla, Ōe Kenzaburō’nun işaret ettiği gibi Kavabata’nın
konuşması kültürel milliyetçi tonda bir manifestodur; kapalı ve
egzotiktir. Farklı edebiyatlarla bağ kurmak yerine içe dönük bir
ton taşır.
Kavabata’nın Nobel Ödül töreninde bir Doğu ülkesi olan
Japonya’nın kültürel güzelliklerini öven bir konuşma yapması
tarihsel bağlama oturtulduğunda o kadar da yadırganamaz.
Çünkü 1960’lar, II. Dünya Savaşı ve onu izleyen Soğuk Savaş’ın
getirdiği yıkımlardan yorgun düşmüş olan Batı’nın, bakışlarını
Doğu’ya ve Güney’e yöneltmeye başladığı bir dönemdir. Bu dönemde Güney
Amerika, Asya ve Afrika edebiyatları yoğun olarak
Batı dillerine çevrilmiştir. Kavabata, Nobel kürsüsüne çıktığında,
“Üçüncü Dünya” kategorisinin ve bu kategoriye yönelik kültürel
egzotizmin yeşermeye başladığı bir dönemde, o dönemin en
egzotik edebiyatlarından birini temsil etmekteydi. Yazar, dünya
edebiyatı alanında, Mişima Yukio ile birlikte Batı-dışı edebiyatın
Uzakdoğu temsilcisi konumundaydı.
Bu makalede dünya edebiyatı haritasının değişmeye başladığı, Batılı
gözlerini “Üçüncü Dünya”ya çevirdiği 1960’lı yılların
sonlarının kültürel ve siyasi bağlamında Kawabata’nın konuşmasının ne
tür anlamlar taşıdığını ortaya koyacağız