İzmir Depreminin Sosyal Altyapı Alanları ve Yapılı Çevredeki Dönüşüm Süreci Özelinde Değerlendirilmesi: Bayraklı İlçesi (İzmir)


Erdin H. E., Partigöç N. S.

İzmir Deprem Çalıştayı, İzmir, Türkiye, 31 Ekim 2022, ss.53-54

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İzmir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.53-54
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

İzmir kenti Türkiye ve dünyadaki diğer bir çok metropol kent gibi yoğun yapılaşma özelliği göstermektedir. Özellikle 1950’li yıllar sonrasında artan göç ve nüfus ile ilişkili olarak hızlı ve plansız kentleşmek zorunda kalan kentte, bugün sosyal altyapı alanlarının mekânsal dağılımı ve kapasiteleri bakımından nüfusun gündelik ihtiyaçlarına cevap veremeyen bir niteliğe sahip olmadığı görülmektedir. Halihazırda kentin gündelik ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalan sosyal altyapı alanlarının, afet esnasında ve sonrasında toplanma alanları olarak kullanılma niteliği de göz önüne alındığında, bu durum afetler açısından önemli riskler barındırmaktadır. Bu kapsamda sosyal altyapı alanlarının yer seçimi ve büyüklüğünün belirlenmesi, planlanması ve işlevler arası ilişki sistematiğinde, kentsel işlevlerin yerine getirilmesi ve ihtiyaçların karşılanmasının yanı sıra afet durumundaki rolü de önemli olmalıdır. Zira kentlerin afetler karşısında kırılganlıklarının azaltılması ve fiziksel kapasitelerinin arttırılmasının yollarından biri de budur.

 

Kentlerdeki dönüşüm uygulamaları bunun araçlarından biri olup, afetler karşısında kentlerin kırılganlıklarının azaltılarak dayanıklılığının arttırılmasında önemli bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. Maddesi ve 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde kentlerdeki imar faaliyetleri  kentsel dönüşüm uygulamaları temelinde hız kazanmıştır. Bunun yanı sıra, söz konusu uygulamalara yön veren kentsel dönüşüm mevzuatı sosyal altyapı alanlarının afet durumundaki işlevi açısından yerseçimi ve büyüklüğüne ilişkin yönlendirici bir içerik taşımamaktadır. Bu uygulamalar sonucunda ortaya çıkan yeni yapılaşma düzeninin toplanma alanları açısından mevcut gereksinmeyi daha da arttırdığı gözlemlenmektedir.

 

Bu çalışmanın amacı, afet risklerinin azaltılması açısından büyük önem taşıyan ve toplanma alanı olarak işlevlendirilen ya da toplanma alanı olma potansiyeli taşıyan sosyal altyapı alanlarının yeterliliğini ve 30 Ekim 2020 depreminin etkisine bağlı olarak yapılı çevrede ortaya çıkan dönüşüm sürecini mevcut bir deneyim üzerinden irdelemektir. Bu kapsamda, söz konusu depremden en çok etkilenen İzmir ilinin, Bayraklı ilçesi içerisindeki mevcut sosyal altyapı alanlarının mekansal dağılımı ve kapasiteleri açısından yeterliliğinin değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu depremde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan saha çalışmaları sonucunda, 632 adet ağır hasarlı bina tespit edilmiş olup, bu binaların 442 adeti yıkılmış ve dönüşüm sürecine girmiştir. Bu çerçevede sosyal altyapı alanlarına ilişkin Bayraklı ilçesi genelinde bir değerlendirmenin yanı sıra, ilçede ağır hasarlı olarak tespit edilen, yıkılan ya da yıkılacak olan yapılar ve yakın çevresinde deprem sonrasında yaşanan dönüşümün tarif ettiği yeni mekansal yapılanma üzerinden değerlendirmelerin yapılması hedeflenmektedir. Yapılan incelemeler ışığında, ağır hasarlı binaların yakın çevrelerinde bulunan sosyal altyapı alanları özelinde sahip oldukları riskler ve bu yapıların yıkılması ile yapılı çevrede yaratılan dönüşümün bu riskleri nasıl değerlendirdiği ve azalttığı çalışmanın temel sonuçları olarak ortaya konulmuştur.

Izmir city has dense housing  like many other metropolitan cities in Turkey and the world. While the dynamics of rapid and unplanned urbanization are taken into account in relation to the increasing migration and population especially after the 1950s, it can be said that today the spatial distribution and capacities of social infrastructure areas cannot meet the current population needs. This determination also poses significant risks in terms of the potential of social infrastructure areas that can be used as gathering areas during and after the disaster are already insufficient to meet the daily needs of the city. From this point of view, it must be known that the role of social infrastructure areas in a disaster case as well as the determination of these areas’ features such as the the location selection, size, systematics of inter-functional relations, the fulfillment of urban functions and the satisfaction of needs, etc. This is one of the ways to reduce the vulnerability of cities in the face of disasters and increase these areas’ physical capacity. 

 

 As one of the ways to reduce the vulnerability of cities, urban transformation practices come into prominence. Besides, these practices are crucial in increasing the resilience of cities in the face of disasters. The development plan implementations have             picked up speed on the basis of urban transformation practices in particular the Article 73 of the Municipality Law numbered 5393 and also the Law on Transformation of Areas under Disaster Risk numbered 6306 in 2012. Therefore, the legislation related to urban transformation directing these practices does not contain any guiding content due to the location selection and size of social infrastructure areas in terms of their function in a disaster case. As a result of these applications, it is observed that the new housing order that has emerged has further increased the existing requirement of gathering areas.

 

The aim of this study is to examine the adequacy of social infrastructure areas that are crucial regarding disaster risk reduction and functioning as the potential gathering area and also to examine urban transformation processes that have occurred in the built environment due to the impact of the October 30, 2020 earthquake. From this point of view, the evaluation of the adequacy of the existing social infrastructure areas within the Bayraklı district of Izmir in terms of spatial distribution and capacities in this study. Bayraklı district as a case area is one of the most affected districts by the October 30, 2020 earthquake. As a result of case studies carried out by the Ministry of Environment, Urbanization and Climate Change, 632 severely damaged buildings are identified and also 442 of these buildings are destroyed and included in the urban transformation process after the disaster. Based on these statistics, it is aimed to evaluate current social infrastructure areas in Bayraklı district, as well as to assess the new housing order that has been identified as severely damaged or destroyed by the earthquake in the district. In the light of the studies it can be said that the risks which have in particular for social infrastructure areas located in the immediate vicinity of severely damaged buildings in Bayraklı district have been revealed as one of the main results of the study. Moreover, how the demolition of these buildings affects the urban transformation process in the built environment has also been revealed as another important result.