Çocukluk Yaş Grubunda Enfeksiyon Dışı Maksillofasiyal Acillerin Değerlendirilmesi


Creative Commons License

Ulusoy E., Armağan C., Çağlar A., Er A., Akgül F., Çitlenbik H., ...Daha Fazla

21.Dokuz Eylül Üniversitesi Pediatri Günleri ve 2.Pediatri Hemşireliği Günleri, İzmir, Türkiye, 26 Şubat 2020, ss.67

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İzmir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.67
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

GİRİŞ: Pediatrik travmalar içerisinde izole fasiyal yaralanmalar daha az sıklıkta görülmektedir. Ancak yüz bölgesi olması ve estetik kaygılara yol açması nedeni ile acil servis başvurularının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız maksillofasiyal yaralanma ile gelen olguların verilerini sunmak ve ileri müdahale gereksinimi olan hastalara dikkat çekmektir. MATERYAL ve METOD: Çalışmaya Ocak 2011- Aralık 2015 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Acil Servisinde maksillofasiyal alanda enfeksiyon dışı patoloji saptanan 2926 hasta çalışmaya alındı. Hastaların demografik verileri, travma mekanizmaları, bilgisayarlı tomografi sonuçları, eşlik eden yaralanmaları, uygulanan tedaviler ile yatış ve izlem sonuçları kayıt edildi. BULGULAR: Yaş ortancası 5,0 (2,0-10,0) olan hastaların % 63,1’i (1846 olgu) erkek idi. Travma mekanizmaları arasında en yüksek oranda düşme/ çarpma (%69,3), yabancı cisim varlığı (%13,2), araç içi ve dışı trafik kazası (%6) olduğu görüldü. Hastaların %49,3’ünde laserasyon, %15,5‘inde fraktür, %15,3’ünde yumuşak doku travması ve 13,8’inde yabancı cisim, %5’inde koroziv yaralanma ve % 3,6’ında yanık olduğu görüldü. Bilgisayarlı tomografi tetkiki 548 olguya (%18,7) çekildi. 455 olgunun %58,4’ünde nazal, %20,4’ünde çoklu yüz kemiği, %5,7’inde maksiller ve %5,7’inde mandibular fraktür saptandı. Ek yaralanma saptanan 130 (%0,4) hastada en sık ekstremite (37 olgu, %28,4), çoklu vücut bölgesi (35 olgu, %26,9) ve izole intrakranial (34 olgu, %26,1) yaralanma mevcuttu. %1,8 oranında (54 olgu) intrakranial yaralanma eşlik etmekteydi ve bu olguların %77,7’inde kafatası kemik fraktürleri, %38,8’inde intrakranial kanamalar, %9,2’inde kontüzyon ve %5,5’inde beyin ödemi mevcuttu. Yatırılarak tedavi edilen 170 hastanın çoğunda ek yaralanma saptandı (p= 0,000). Hastaların yalnızca %3,4’üne major cerrahi, % 2,9’una redüksiyon uygulandı. İzlemine devam edilen 2862 hastanın %98,3’ü sekelsiz, %0,5’i organ kaybı, %0,6’ı mortalite ile sonuçlandı. Mortalite ile sonuçlanan hastaların 5’i araç dışı trafik kazası, 4’ü araç içi trafik kazası ve 10’u düşme ile getirilen vakalardı. Major cerrahi veya kardiyopulmoner resüsitasyon uygulanan, organ kaybı ya da mortalite ile sonuçlanan hastaların çoğunda ek yaralanma mevcuttu (p= 0,000, p= 0,000, p= 0,003 ve p= 0,000; sırasıyla). SONUÇ: Çalışmamız maksillofasiyal yaralanmaların önemli bir kısmında ileri müdahale gereksinimi olmadığını göstermiştir. Ancak maksillofasiyal acillerde vücudun başka bir bölgesinde ek yaralanma olması halinde organ veya yaşam kaybı ile sonuçlanabileceği ve ayrıntılı müdahalenin yapılabileceği bir merkeze yönlendirilmesi konusunda uyarıcı olması açısından önem taşımaktadır.