10. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Ankara, Türkiye, 11 - 14 Aralık 2023
Halk edebiyatı ve folklorun ilgi çekici konularından birisi de efsanevi
yaratıklardır. Genellikle mit, destan, efsane ve masal gibi farklı anlatı
türleri içerisinde karşılaştığımız bu yaratıklar, bazen tamamen hayal ürünü
olabileceği gibi, bazen de toplumlar tarafından bilinmeyen bir nesnenin kökeni
açıklamak için oluşturulmuş, içerisinde inancı ve gerçeğin hayal gücüyle
harmanlanmış bir şeklini barındıran anlatılar da olabilir. Örneklerini Türk
dünyası folkloru içerisinden verebileceğimiz pek çok efsanevi yaratık
bulunmakla beraber, Türk dünyasının kendi folklorunda tespit edemediğimiz, fakat
Batı’nın Türk dünyası coğrafyası üzerinden ürettiği az bilinen efsanevi
yaratıklar bulunmaktadır. Coğrafi açıdan kökeni her ne kadar Türk dünyası
coğrafyası olsa da Batı’da üretilmiş ve yüzyıllar boyunca merak uyandıran
efsanelerden birisi de Tatar ülkesinde yaşadığı düşünülen bir bitki-kuzudur.
Latince “Agnus Scythicus” (İskit Kuzusu), “Planta Tartarica Barometz” (Tatar
Kuzusu Bitkisi), “Cibotium Barometz” (Eğreltiotu Kuzusu) veya İngilizce
“Vegetable Lamb of Tartary” (Tatar Ülkesinin Bitki Kuzusu) gibi isimlerle
anılan bu efsanevi yaratık, bitki ve hayvan birleşmesinden oluşan bir zoofit
olması bakımından da eşsiz bir örnektir. Buna göre bu bitki-kuzu, yerden
yükselen bir bitkinin açtığı tek bir kuzu olabileceği gibi, bitkinin kozaları
içerisinden çıkan birçok kuzu olarak tarif edilmiş, hatta resmedilmiştir. Kuzu,
bitkinin gövdesiyle toprağa bağlanmakta ve etrafındaki otları yiyerek
yaşamaktadır. Ortaçağlardan başlayarak 20. yüzyıla gelene kadar bu bitki-kuzu
ile ilgili anlatılar pek çok önemli doğa bilimcinin adı geçen varlığın gerçekliği,
kökeni ve ne olduğu konusunda tartışmalarına sebep olmuştur. Konuyu en kapsamlı
şekilde ele alan İngiliz doğa bilimci Henry Lee ise eserinde, zaman zaman
eğreltiotuyla, zaman zaman da Çin’de yapılma oyuncaklarla benzerlikleri
üzerinden açıklanmaya çalışılan Tatar Kuzusunun, aslında pamuğu bilmeyen
Avrupalılarca onu kuzu yünüyle ilişkilendirmek suretiyle üretildiğini ileri
sürmüştür. Bu çalışmadaki amacımız da, Türk dünyası içerisinde hiç
karşılaşmadığımız ancak Batı’nın tarihî, edebî ve ilmî literatürünü çok uzun
bir müddet meşgul eden bitki-kuzu efsanesini ele almaktır. Bununla birlikte,
efsaneyle ilgili literatürdeki tartışmalar ele alınırken, Batı’nın kendi
zihniyetinin oluşumunda karşısında konumlandırdığı “Tatar Ülkesi”nden de ne
şekilde faydalandığı üzerinde durulacaktır.