Pilonidal Sinüste Çoklu Z-plasti Tekniği ile Rekonstrüksiyon Deneyimlerimiz


Creative Commons License

Babahan T., Çakmak S., Özger M., Atalmış S. E., Çağlı H. B., Yılmaz M.

Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği 43. Ulusal Kurultayı , Antalya, Türkiye, 10 - 14 Kasım 2021, ss.43-44

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.43-44
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Pilonidal Sinüste Çoklu Z-plasti Tekniği ile Rekonstrüksiyon Deneyimlerimiz Tahir Babahan, Süleyman Çakmak, Merve Özger, Hasan Basri Çağlı, Safa Eren Atalmış, Mustafa Yılmaz Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı, İzmir Giriş: Pilonidal sinüs hastalığın tarihi 1800’lerin başlarına kadar uzanır ve günümüzde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Herbert Mayo, 1833’te koksiksin tabanındaki kıl dolu kist hastalığını tanımlayan ilk kişiydi. Genellikle genç erişkinlerde görülür, natal kleftte orta hat çukurları ile kendini gösterir. Kıllı vücut, ter, obezite, testosteron, koyu ten, sert tüyler, uzun süre oturma ve kötü hijyen bu hastalıkta rol oynayan faktörlerden bazılarıdır. Pilonidal sinüs hastaya önemsiz görünse de önemli ölçüde hastanede kalışa, rahatsızlığa ve iş gücü kaybına neden olur. Pilonidal sinüs hastalığının tedavisi tartışmalıdır. Pilonidal sinüs hastalığının tedavisinde birçok yöntem tanımlanmıştır ancak hiçbiri nüks riskini ortadan kaldıramamıştır. Pilonidal sinüs tedavisinde eksizyon-sekonder iyileşme, eksizyon- primer kapatma, marsupiyalizasyon ve çeşitli flep teknikleri uygulanan yöntemlerdir. Son yıllarda minimal invaziv endoskopik teknik ve trombositten zengin plazma gibi yöntemler de tanımlanmıştır. İdeal operasyon maliyeti düşük, uygulaması basit, hastanede kalış süresi kısa, nüks ve komplikasyon oranları düşük olmalıdır. Yara izini orta hattan uzağa yerleştiren tekniklerin en düşük nüks oranlarına sahip olduğu iyi bilinmektedir. Literatürde çoklu z plasti vaka serileri diğer cerrahi tekniklere göre daha azdır.Bu retrospektif çalışmada kliniğimizde çoklu z plasti tekniği ile opere edilen hastaların komplikasyon oranlarını literatürdeki diğer cerrahi tekniklerle karşılaştırmayı amaçladık ve bu tekniğin bazı avantajlarına değindik. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Temmuz 2010-Aralık 2020 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi plastik cerrahi kliniğine pilonidal sinüs hastalığı nedeniyle çoklu z plasti yöntemi ile ameliyat edilen toplam 108 hasta üzerinde yapıldı. Daha önce cerrahi öyküsü olmayanlar primer, bir operasyon geçirenler sekonder, iki ve daha fazla operasyon geçirenler tersiyer olarak değerlendirildi. Tüm hastalar; yaş, cinsiyet, uygulanan anestezi türü kaydedildi. Hastalar sistem kayıtları aracılığıyla geriye dönük olarak komplikasyonlar açısından tarandı. Hastalar komplikasyonlar (enfeksiyon, kanama / hematom, seroma, flep nekrozu, yara ayrılması, nüks) açısından değerlendirildi. Bulgular: Yaş aralığı 12-51 olan %74’ü erkek (80), %26 ‘sı kadın (28) toplam 108 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların % 4’ünde (5) diabetus mellitus ve hipertansiyon hastalıkları eş zamanlı vardı. Olgular postoperatif dönemde takip edildi ve ortalama takip süresi 22 ay (5-62 ay) idi. Hastaların %81’i (88) primer, %13’ü (14) sekonder ve %5’i (6) tersiyer olarak değerlendirildi. Primer hastaların %4,5’inde (4) nüks izlenirken diğer hastalarda nüks gözlenmedi. Primer hastaların %2,2’sinde (2) yara yeri enfeksiyonu, %2,2’sinde (2) dehissans, %1,1’inde (1) inverte skar ve %1,1’inde (1) hipertrofik skar gözlendi. Sekonder hastaların %7,1’inde (1) yara enfeksiyonu, %7,1’inde (1) dehisans izlendi. Tersiyer hastaların %33’ünde (2) yara yeri enfeksiyonu görüldü. Tartışma: Pilonidal sinüs, ameliyat sonrası komplikasyonların sıklığı, yüksek nüks oranı ve ideal tedavisi henüz belirlenememiş olması nedeniyle oldukça basit gibi görünen önemli bir hastalıktır. Literatürde S-001 Erkekten Kadına Cinsiyet Değişikliği Sonuçları Ilhan Yüksel1, Gürkan Arıkan2, Ali Kaan Memiş1, Gözde Türkmen1, Ersan Arda2, Hüsamettin Top1 1Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı, Edirne 2Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Ana Bilim Dalı, Edirne Amaç: Erkekten kadına cinsiyet değişikliği amacıyla Modifiye Penil İnversiyon Vajinoplasti (PIV) tekniğinin sonuçlarını paylaşmak Yöntemler: Ocak 2015-Aralık 2019 tarihleri arasında kurumumuzda Modifiye PIV tekniği uygulanan yetişkin trans bireyleri içeren kesitsel bir çalışma planlandı. Tüm olgulara spatüllü üretranın penil cilt flebine dahil edildiği modifiye”PIV tekniği uygulandı. Olgu özelliklerini içeren demografik veriler, önceki ameliyat detayları ile tıbbi öykü ve takip muayenesi sırasında tespit edilen komplikasyonlar prospektif olarak toplandı. Bulgular: Çalışmaya alınan 30 olgunun yaş ortalaması 31.03±7.05 yıldı. Evre 1 ve evre 2 cerrahi işlemler için ortalama hastanede yatış süresi sırasıyla 10.13±2.24 ve 3.73±2.98 gündü. Ameliyat sonrası birinci yıl kontrol muayenesinde ölçülen ortalama vajinal derinlik 14,2±2,95 cm idi. Tatmin edici neovajinal nemlendirme 24 (%80) vaka tarafından rapor edilmiştir. 30 olgunun sekizinde (%26,6) herhangi bir komplikasyon bildirilmedi. 22 (%63,4) olguda intraoperatif (rektal yaralanma) ve postoperatif (mea stenozu, vajinal daralma, skar, enfeksiyon vb.) komplikasyonlar meydana geldi. Ameliyat sonrası genel olarak ruh, beden ve sosyal sağlık, memnuniyet oranları %81,84(66-98) bulundu. Sonuçlar: “Modifiye” PIV, özellikle kısa penis derisi veya sünnetli vakalarda, elde edilebilir kayganlık ve yüksek tatmin edici sonuçlar veren vajinal derinlik nedeniyle tercih edilen bir teknik olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Cinsiyet Değişikliği, Penil İnversiyon, Vajinoplasti Vajinoplasti Modifiye Penil İnversiyon Vajinoplasti Tekniği 44 ameliyatsız ve ameliyatlı olmak üzere birçok tedavi yöntemi rapor edilmiştir. Tüm pilonidal sinüs cerrahi tekniklerin bazı avantaj ve dezavantajları vardır. Limberg flep yöntemi yaklaşık 25 yıldır pilonidal hastalarda kullanılmaktadır. Bu tekniğin en önemli avantajı düşük nüks olarak belirtilirken dezavantajları ise maserasyon, kötü yara iyileşmesidir (özellikle alt kenarda). Bu cerrahi prosedürün dezavantajları arasında geniş bir doku mobilizasyonu alanı sonucu artan hematom/ seroma oluşumu riskidir. Ayrıca, tek bir gluteal bölgeden flep tasarlamak kozmetik sorunlara neden olabilir. Z-plasti gluteal sulkusu kaldırırarak platoya dönüştürür. Bu teknik yarayı orta hattan kaldırır, sulkusu düzleştirerek negatif emme basıncını ve iki yüzey arasındaki sürtünmeyi azaltır. Bu tekniğin avantajı orta çizgiyi düzleştirmesi, iki taraflı flep tasarımı nedeniyle asimetri görmemesi ve izlerin bikini bölgesini aşmamasıdır. Yine de kadınlarda sulkusun düzleşmesi nedenli kullanımına dikkat edilmelidir. Anahtar Kelimeler: Pilonidal sinüs, çoklu z-plasti, limberg flep