Yollar Caddeler Sokaklar Siyasetin mekanı olarak Sokak


Creative Commons License

Diktaş E. O., Aydın N.

İdeolji, Erk, Mekan Sempozyumu, İzmir, Türkiye, 11 - 13 Nisan 1996, ss.200-206

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İzmir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.200-206
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

Sokaklar kentin omurgasıdır. Eğer kent, her şeyden çok kamusal yaşantı demekse, sokak da bu yaşantının öncelikli mekânıdır. Bu kamusal alan v buna paralel olarak özel olan da antikiteden bu yana sürekli biçim değiştirmiş ve kavramsal olarak önemli ölçüde kaymaya uğramıştır.

Kamusal alanın antikitedeki kullanımı özgürleştirici, bireyin kendisi olabildiği, siyasi olan eylemin sahnelendiği alanı kuşatır. Özel alan (oikos) ekonominin yani, hayatı sürdürebilmek için harcanan emeğin, kısaca zorunluluğun alanıdır.

Kamusal alanın fiziksel mekânı agora ve sokak ise, özel alanın mekânı da “hane/ev”dir. Yani ailenin mekânı.

Arendt’e göre kamusal alanı kuran “eylem”, insani yaşam etkinliğinin (vita activa) siyasi olan tek birimidir. Eylemin siyasiliği de nesnelerle dolayımlandırılmadan insani bir çoğulluğu içermesinden gelir. Yani eylem, insanın ancak başkalarıyla gerçekleştirebildiği, başkalarının tanıklığına gereksinim duyan ve bu yüzden siyasi olan tek etkinliktir. Eylemde “kimlik” ifşa edilir ve birey kamusal alanın aydınlığında “görünür” kılınır. Buna karşıt olarak iç mekân, evi ifade eden ”megaron”un karanlık, siyahlık gibi yan anlamları vardır. Arendt’in siyaset tarifi, polise gönderme yaparak bu çoğulluk durumunu merkezine alır. Bu nedenle sokak/agora siyasetin mekânıdır.

Antik siyaset ve siyasetin modern tarifi arasında uçurum vardır. Siyaset antik yunanda “birlikte eylemek”, yani çoğulluk durumuna karşılık gelen bir öz taşırken, modern siyaset yöneten ve yönetilen ilişkisini temel alır. Daha doğru bir ifadeyle “insanları yönetme sanatıdır”. Modern siyasetin öncellerini Roma’da, giderek Platon ve geç antikitede bulmak olanaklıdır. Siyasetin dönüşümü aynı samanda kamusal alanın da dönüşümüdür. Ve Arendt bunun kökenini “eylem”in “yapma” ile ikamesinde bulur.