Kuzey Kafkasya'dan Osmanlı Topraklarına Göç/Sürgün ve İskân, Ankara, Türkiye, 19 - 20 Ekim 2024, ss.17, (Özet Bildiri)
Bu çalışma Rusya ve Osmanlı imparatorluklarının idarî merkezlerine kara ve deniz üzerinden ulaşılabilir ve askerî-stratejik açıdan oldukça önemli bir bölge olan Abhazya’nın Kırım Savaşı ile başlayarak nasıl bir mücadele alanına dönüştüğünü ‘meşruiyet ve iktidar’ kavramları üzerinden incelemeyi hedeflemektedir. Abhazya, XVIII. yüzyılın en başından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun Karadeniz’deki donanması vasıtasıyla Kuzey-Batı Kafkasya’ya erişimi açısından önemli bir bölgeydi. Bölgenin XVIII. yüzyılın son çeyreğinde Keleş Bey Çaçba ile yükselen önemi bilhassa Kırım Savaşı sonrasında Rusya’nın Kafkasya’da kesin bir şekilde inşa etmeye çalıştığı idarî yapının kilit noktalarından birisi olması açısından daha da belirgin hale geldi. Bölgenin hükümdarının kim olacağı ve bunun kim tarafından de facto ya da de jure olarak meşru hale getirileceği ön plana çıkan meselelerden biriydi. Prens Hamid Bey Çaçba’nın ya da diğer ismiyle Mihail Georgiyeviç Şervaşidze’nin Kırım Savaşı sırasında Osmanlı askerî komutası ile olan iletişimi ve bölgedeki diğer gelişmeler Abhazya hükümdarı oluşu sırasında doğrudan Rusya’nın desteğini alan Hamid Bey için kırılma noktalarından biriydi. 1824 yılında Abhazya hükümdarı olan Hamid Bey’in 1864 yılında Voronej’e sürgün edilmesine kadar geçen 40 yıllık süreç içerisinde, Abhazya daha çok Kafkasya’nın diğer bölgelerine sağladığı iletişim ve ulaşım kolaylığı açısından bahsi geçen iki emperyal yapının stratejik mücadele alanı haline geldi. Hamid Bey’in Voronej’e sürgününün Büyük Çerkes Sürgünü ile aynı yıl içerisinde olması rastlantısal değildi zira Rusya’nın bölgeyi daha da merkezileştirme isteği, Hamid Bey’e olan ihtiyacın azalması ve Kırım Savaşı sırasında yaşanan güven kaybı bunun sebeplerini oluşturuyordu. Sürgünden iki yıl sonra Voronej’de vefatı sonrasında 1866-1867 yılında Abhazya’da patlak veren Lıhnı Ayaklanması ise Rusya’nın bölgede kurmaya çalıştığı idarî yapının tepeden inmeci ve bölgedeki farklılıkları önemsemeyen anlayışının bir sonucu olarak görülebilir.