The Foundation of Value and the Value of Actions in al-Hayālī’s Thought


AYDIN M.

Kader, vol.22, no.1, pp.110-127, 2024 (Peer-Reviewed Journal) identifier

  • Publication Type: Article / Article
  • Volume: 22 Issue: 1
  • Publication Date: 2024
  • Doi Number: 10.18317/kaderdergi.1437642
  • Journal Name: Kader
  • Journal Indexes: Academic Search Premier, ATLA Religion Database, Directory of Open Access Journals, TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Page Numbers: pp.110-127
  • Dokuz Eylül University Affiliated: Yes

Abstract

The article aims to examine the problem of the possibility of value and the source of attributing value to actions in the context of the thought of the Ottoman scholar Shams al-Dīn Ahmad b. Mūsā al-Hayālī. The question of what is the approach to the issue of value in the Hanafi-Maturidi tradition vis-à-vis the Mu'tazila and Ash'arites is discussed with reference to al-Hayālī's views. al-Hayālī expressed his own thoughts in the commentary he wrote on his teacher Hızır Bey's ode called al-Qasīda al-Nūniyya. He especially examined the issue of husn and qubh in the interpretation of the lines of this ode: "Goodness and evil are religious, but / we say that they can be known by reason". In analyzing and interpreting his thoughts, Muhammad 'Umar b. al-Shaykh 'Abd al-Jalīl b. al-Shaykh 'Abd al-Jamīl al-Baghdādī al-Hanafī’s work titled al-Hawāshī al-Futūhiyya li-Sharh al-Nūniyya and Mehmet Emin Uskudārī's work titled Hāshiya 'alā Sharh al-Hayālī 'alā al-Qasīda al-Nūniyya are used. Ash'arites claimed that knowledge of value is not possible for humans and accepted that the source of our knowledge about good and evil is religion. Mu‘tazilite thinkers, on the other hand, associated good and evil with the essence of actions or with the attributes found in the essence of actions. Some Mu‘tazilite thinkers, such as the al-Jubbā’ī stated that the context and conditions in which actions are performed are also important in attributing value. Regarding value, Hanafī scholars from Bukhara stayed close to the Ash'arite understanding of value, while Māturīdīs stayed close to Mu‘tazilite ideas. Although Māturīdīs accepted that religion gives information about good and evil, they claimed that the value of some things could be known through reason. In our study, it has been shown that al-Hayālī’s basic approach is in favor of al-Māturīdī’s understanding of values. Attention has been drawn to the similarities between the Mu‘tazilite and Māturīdī scholars regarding the meanings of good and bad attributed to actions. It has been explained that good and evil have three meanings. First, goodness means that a person's deeds are praised in this world and rewarded in the afterlife. Evil means being blamed in this world and punished in the afterlife. Secondly, good is what is fit for purpose, and bad is what is not fit for purpose. This also means that good is what is beneficial and bad is what is harmful. Thirdly, good is an attribute of perfection and evil is an attribute of deficiency. For example, knowledge is good because it makes people more perfect. Ignorance is bad because it leaves man in a deficient and low state. According to Mu'tazila, the goodness and evil of everything can be known through reason, while according to al-Māturīdī the goodness and evil of some things can be perceived through reason. In this context, Mu'tazilite and Māturīdī thinkers criticized the arguments of the Ash'arites, who accepted that religion is the source of value knowledge that necessitates responsibility. The article also discusses the relationship between the source of value and the liar paradox which arises from the combination of truth and falsehood in a single sentence. Believing that there is a solution to the liar paradox, al-Hayālī stated that al-Māturīdī’s understanding of value can be justified through this solution.
Makalede, Osmanlı bilgini Şemseddin Ahmed b. Musâ el-Ḫayâlî’nin düşüncesi bağlamında değerin imkânı ve fiillere değer yüklemenin kaynağı sorununun incelenmesi amaçlanmıştır. Mu‘tezile ve Eş‘arîler karşısında Hanefî-Mâtürîdî gelenekte değer konusuna yaklaşımın ne olduğu sorusu Hayâlî’nin görüşlerine referansla ele alınmıştır. Hayâlî, kendi düşüncesini, hocası Hızır Bey’in el-Ḳaṣîdetü’n-nûniyye adlı kasidesine yazdığı şerhte ortaya koymuştur. Özellikle bu kasidenin “iyilik ve kötülük şer‘îdir ama/ biz bunların akılla bilinebileceğini söylüyoruz” dizelerinin yorumunda hüsun ve kubuh meselesini incelemiştir. Onun düşüncelerinin analiz edilmesi ve yorumlanmasında Muhammed Ömer b. eş-Şeyh Abdi’l-Celîl b. eş-Şeyh Abdi’l-Cemîl el-Bağdâdî el-Hanefî’nin Ḥavâşî’l-Futûḥiyye li-Şerḥi’n-Nûniyye ve Mehmet Emin Üsküdârî’nin Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi Hayâlî ‘ale’l-Ḳaṣîdeti’n-nûniyye adlı eserinden yararlanılmıştır. Eş‘arîler, insan için değer bilgisinin mümkün olmadığını iddia ederek, iyi ve kötü hakkındaki bilgimizin kaynağının din olduğunu kabul etmişlerdir. Mu‘tezilî düşünürler ise iyi ve kötüyü fiillerin zatına ya da fiillerin zatında bulunan sıfatlarla ilişkilendirmişlerdir. Cübbâîler gibi bazı Mu‘tezilî düşünürler, fiillerin yapıldığı bağlamın ve şartların da değer atfetmede önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Değer konusunda, Buharalı Hanefî âlimler Eş‘arî değer anlayışına yakın dururken, Mâtürîdîler Mu‘tezilî fikirlere yakın durmuşlardır. Mâtürîdîler, dinin iyi ve kötü hakkında bilgi verdiğini kabul etmekle birlikte bazı şeylerin değerinin akılla bilinebileceğini iddia etmişlerdir. Çalışmamızda, Hayâlî’nin temel yaklaşımının Mâtürîdîlerin değer anlayışından yana olduğu gösterilmiştir. Fiillere yüklenen iyi ve kötünün anlamları konusunda Mu‘tezile ve Mâtürîdîler arasındaki benzerliklere dikkat çekilmiştir. İyi ve kötünün üç anlamının olduğu açıklanmıştır. İlk olarak iyilik, bir insanın fiilinin bu dünyada övülmesi ve ahirette ödüllendirilmesi anlamına gelir. Kötülük, bu dünyada yerilmeyi ve ahirette cezalandırılmayı ifade eder. İkinci olarak, iyi, amaca uygun olandır ve kötü ise amaca uygun olmayandır. Bu, aynı zamanda, iyinin yararlı olan ve kötünün de zararlı olan olduğu anlamına gelmektedir. Üçüncü olarak iyi, bir yetkinlik sıfatıdır ve kötü de bir eksiklik sıfatıdır. Örneğin bilgi, insanı yetkinleştirdiği için iyidir. Bilgisizlik, insanı eksik ve düşük bir durumda bıraktığı için kötüdür. Mu‘tezile’ye göre her şeyin iyilik ve kötülüğü akılla bilinirken, Mâtürîdîlere göre bazı şeylerin iyilik ve kötülüğü akılla idrak edilebilir. Bu bağlamda Mu‘tezilî ve Mâtürîdî düşünürler, sorumluluğu gerektiren değer bilgisinin kaynağının din olduğunu kabul eden Eş‘arîlerin argümanlarını eleştirmişlerdir. Makalede, ayrıca, tek bir cümlede doğruluk ve yanlışlığın birleşmesiyle ortaya çıkan yalancı paradoksu ile değerin kaynağı arasında kurulan ilişki ele alınmıştır. Yalancı paradoksunun bir çözümünün olduğuna inanan Hayâlî, bu çözüm üzerinden, Mâtürîdî değer anlayışının haklı gösterilebileceğini ifade etmiştir.