DARULFUNUN ILAHIYAT, cilt.33, sa.1, ss.115-143, 2022 (Scopus)
20. yüzyılın ikinci yarısında Abdullah el-Habeşi liderliğinde Lübnan’da kurulan Ahbaş cemaati, kısa zamanda Lübnan sosyal
yaşamının birçok alanında önemli bir konum elde etmeyi başarmıştır. Kendilerini Ehl-i Sünnet geleneğiyle irtibatlandırmış
olmaları ve tasavvufi çevrelerle olan yoğun etkileşimleri, cemaatin özellikle Lübnan Sünni topluluğu nezdinde hüsnü kabul
görmesinde önemli rol oynamıştır. Ahbaş cemaati, radikal söylemlerin yükselişe geçtiği bir dönemde kendilerini şiddet
yanlısı akımlara karşı İslam’ın ılımlı ve esnek bir yorumunun temsilcisi olarak görmüştür. Buna karşılık Ahbaş cemaati
üzerine yapılan birtakım akademik çalışmalar cemaatin fark gözetmeksizin neredeyse tüm İslami hareketlere karşı yer yer
tekfire varan, dışlayıcı bir söylem güttüğünü iddia etmektedir. Bu iki söylem arasındaki çelişki makalenin cevap aradığı ana
konuyu oluşturur.
Bu çalışma boyunca Ahbaş cemaatinin iddia edilenin aksine ağırlıklı olarak Lübnan’da etkin olmaya çalışan İslami
hareketlere yönelik dışlayıcı bir söylem güttüğü tespit edilmiştir. Bu akımlarla girdikleri polemik ve tartışmalar zamanla
cemaatin söyleminde yer yer tekfire varan sert ve dışlayıcı bir tutumun öne çıkmasına sebep olmuştur. Cemaatin
bu dışlayıcı söylemini sınırlı bir çevrede tutmasındaki motivasyonun ise Lübnan Sünni topluluğu içerisindeki nüfuz
mücadelesinden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır.