İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir, 2023
Planlama; yapılı çevreyi çok boyutlu bir ele alış içerisinde değerlendiren, doğa açısından kaynakların
sürdürülebilirliğini, yaşayan topluluklar açısından ise
güvenliği ve yaşam memnuniyetini önde tutarak, bu
kapsamda çevresel ve sosyo-mekânsal politikaları
içeren bir çalışma alanıdır. Bununla birlikte 2000’li
yıllarla birlikte fiziksel çevrenin ve kentlerin maruz
kaldığı olumsuz ve beklenmedik gelişmeler planlama
çalışmaları için yeni öncelikleri ve bu kapsamda yeni
çalışma başlıklarını gündeme taşımıştır. Sürdürülebilir
ve yaşanabilir bir kentsel ortamın inşası temel amaç
olarak ön plana çıkmıştır. Diğer yandan iklim değişikliği ya da doğal afetler kaynaklı artan kentsel
kırılganlığın çözümünde kent planlama sadece bir
mekânsal müdahale aracı olmanın ötesine geçerek,
adeta geleceğin planlanmasını sağlayan bir mücadele alanı haline gelmiştir.
Ancak kentleri çevresel zararlar açısından daha duyarlı, doğal afetler ve iklim değişikliği nedeniyle ortaya
çıkabilecek sorunlara karşı daha dirençli hale getirmeye yönelik çalışmalar; farklı yaklaşımlar, organizasyonlar, kurumsal iş birlikleri, anlaşmalar, teknolojik
üretimler ve uygulama modelleri eşliğinde gündeme
taşınırken, genellikle farklı platformlarla ilişki kuran
bu bağlamda çok yönlü ama birbirine entegre olmayan ele alışları da içermeye başlamıştır. Ayrıca bu ele
alışlar proje bazlı ve çok parçacıdır. Böylesi bir ortam
içerdiği eylemlerle her ne kadar var olan sorunlara
değişen içerik arayışları ile çözüm üretmeye çalışıyor
olsa da bütüncül karar ve stratejileri oluşturmayı ve
kurumlararası eşgüdümü sağlamayı güçleştirecek
etkileri de içerisinde barındırmaktadır.
Bu kapsamda kentlerin kapasitelerine ve risklerine
bütüncül bir anlayışla yaklaşan çalışmalar ortaya koymak öncelikli ve önemlidir. Kentler doğal, yapısal, ekonomik ve sosyal kaynaklar açısından farklı imkânlara
sahiptirler ve söz konusu imkanların var olan risklerle
birlikte harmanlanarak değerlendirilmesi kentsel kırılganlıkların aşılması için öncelikli bir konudur. Bu
da esas olarak planlama çalışmalarına veri sunacak
araştırma, analiz ve sentez çalışmalarının var olan
alışageldik içeriğini aşacak biçimde yenilikçi bir anlayışla yeniden yapılandırılmasını gerekli kılmaktadır.
Çalışma bu noktadan hareketle Karşıyaka 2. Etap
Planlama Bölgesini odağa alarak böyle bir yenilikçi
araştırma içeriğinin kurgusunu tanımlamaya
çalışmaktadır. Rapor içeriği çözümleme biçiminde
ortaya konan ve her birinde “KENT” vurgusu bulunan
beş ayrı bileşenden oluşmaktadır. Kentsel bir
yerleşmeyi anlama sürecinde her başlık çalışmanın
vizyonu çerçevesinde mekânsal gelişme kararlarını
yönlendirici nitelikte bulguların elde edilebileceği
bir çalışma ortamı tanımlamaktadır. Bununla birlikte
teknolojik olanaklar ile elde edilebilecek bulgular, veri
işleme ve analiz yöntemlerindeki yenilikçi içerik ile
sürekli olarak değişim gösterebilecektir. Böylece
çalışmanın süreç içerisinde her türlü yeni gelişmeyi
içine alarak genişleyebilecek, esneyebilecek bir
üst çerçeve sunması temel hedef olup nihai olarak
mekânsallaştırılmış veriler aracılığıyla bir bölgeleme
çalışmasına ulaşılması da amaçlanmıştır.
Sunulan rapor Karşıyaka İlçesinin büyük bir bölümünü içeren 2. Etap Planlama Bölgesinin kendine
özgü ve kendi içerisinde çeşitlenen özelliklerini ortaya
koymakta ve bu özellikleri homojen olan ve olmayan
içerikleri çerçevesinde gruplayarak bir bölgeleme
çalışması ile sonlanmaktadır. Çalışmada mekansal,
toplumsal ve kültürel gelişme sürecinin kentsel biçimlenişe ve kimliğin oluşumuna aracılık ettiği ve
böylece yaşayanlar için bağlayıcı, aidiyeti geliştiren
ve memnuniyet/memnuniyetsizlik yaratan çokça
özelliğin ortaya çıkmasını sağladığı bulgulanmıştır.
Bu temel bulgu ile birlikte ortaya çıkan farklı özellikler
çerçevesinde değerlendirildiğinde;
▶ Yaşanabilirlik göstergeleri açısından önemli avantajlar içeren bölgelerin kentsel riskler açısından
kritik koşullara sahip olabildiği,
▶ Her bölgenin farklı parametreler açısından öne çıkan avantaj ve dezavantajlarının bulunduğu,
▶ Uygulamaların ekolojik duyarlılık içermediği ve
yapılı çevre ile doğal çevre ilişkisinde önemli sorunların bulunduğu,
▶ Doğayla uyumlu olmayan bir gelişme pratiğinin
önemli kentsel riskleri gündeme taşıdığı, bu risklerin çeşitlendiği ve bir öncelik sıralaması ile müdahale stratejilerinin geliştirilmesi gerektiği,
▶ Kırılganlık düzeyi ve içeriği bölgeler açısından değişim göstermekle birlikte, kırılganlığın her alanda
genel bir sorun olduğu,
▶ Göçle ve kaçak yapılaşmalarla gelişmiş olan kentsel dokuların her ne kadar yasal içerik kazanarak
imar planı kararlarına konu edilmiş olsalar da halen
önemli kentsel sorunların kaynağı olabildikleri,
▶ Kentin imarlı gelişen kentsel alanlarının afet risklerini dikkate almaksızın yanlış yerseçim ve yoğunluk
kararları geliştirebildikleri,
▶ Afet riskleri açısından önemli ve acil olarak çözülmesi gereken sorunların bazı bölgelerde yoğunlaştığı,
▶ İklim değişikliği ile ortaya çıkan etkileri bertaraf
etmeye yönelik çalışmalara acilen ve bütüncül bir
yaklaşımla başlanması gerektiği,
▶ Parsel ölçeğindeki yenileme uygulamalarının sadece konut stokunu iyileştirdiği, kentsel düzeyde
herhangi bir avantaj yaratmadığı ve bölgede yaşayan toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak
olduğu,
▶ Kentsel dönüşüm uygulamaları için yeni model
çalışmalara ihtiyaç bulunduğu, yeni imar hakkı ve
yoğunluk artışlarının bölgedeki riskleri arttırıcı bir
etki yaratabileceği tespit edilmiştir.
Bulgular saha çalışmaları ve kurumsal verilerin analizi ile birlikte odak grup görüşmeleri ile bir anket
çalışmasının verilerini de içermektedir. Dolayısıyla
sadece çalışma ekibinin bakma biçimi ile sınırlı olmayan bir değerlendirme biçimine dayanmaktadır.
Katılımcı, paylaşımcı bir düşünce üretme ortamının
varlığı, iyi bir yönetişim sisteminin temel unsuru olmakla birlikte, mahalle yaşamını da geliştiren, destekleyen bir ilişkisel mekanizmadır. Bu kapsamda böyle
bir mekanizmayı güçlü kılacak araçların üretiminin
sağlanmasının mekânsal gelişme kararlarının sağlıklı
biçimde oluşturulabilmesinde belirleyici olduğu ve
son derece önemli olduğu da bu çalışmanın önemli
bulgularından biri olarak ortaya konmaktadır.