6. İmmunoloji ve Onkoloji Kongresi, Antalya, Turkey, 19 - 23 October 2022, pp.134
Amaç: RHK’ya bağlı olarak görülen hipereozinofili oldukça nadir görülür ve
literatürde sadece vaka bildirimleri olarak bulunmaktadır. Biz de lokal ileri renal
hücreli karsinomda görülen asemptomatik hipereozinofili ve sunitinib kullanımı
sonrası durumunu anlatan bir vakayı anlatacağız.
Olgu: 66 yaşında erkek hasta, Mayıs 2022’de başlayan her iki bacakta ödem, halsizlik, kilo
kaybı nedeni yapılan torakoabdominal bilgisayarlı tomografide (BT) “ Sağ böbrekte
boyut artışı izlenmekte olup konturlarında lobülasyonlar oluşturan yaklaşık 12x9 cm
boyutlarda heterojen kontrastlanan solid kitle izlenmiştir. Sağda renal ven ve vena
cava inferior içerisinde tümör trombüsü görülmektedir.Tümör trombüsü kalp sağ
kesiminde atriuma kadar ulaşmaktadır.” Hastaya Haziran 2022’de yapılan böbrek
biyopsi sonucunda Berrak Hücreli Renal Karsinom tanısı aldı. MSKCC risk
sınıflamasına göre intermediate evre olduğu görüldü. Evresi cT4NxM0 olan hastada,
yapılan biyokimyasal testlerde lökosit sayısı 40.000/µl, eosinofil ise %20 oranında
görüldü. Aynı zamanda anemi ve trombositopenisi mevcuttu.Kemik iliği biyopsi sonucunda
“hiperselüler kemik iliği ile uyumluydu. Displastik hücre izlenmemiş olup
miyeloid/eritroid seri oranı myeloid seri lehine artmış olarak izlendi. (M:E yaklaşık
7-8:1). Fokal alanlarda matürasyonun farklı aşamasındaki eozinofil lökositler hafif
artmış olarak görülmüştür.” Bu sonuçlarla hastada RHK’ya bağlı ciddi
paraneoplastik hipereosinofili olarak değerlendirildi. Hastanın vena cava inferiordan
başlayıp sağ atriuma uzanan trombüsü hipereosinofiliye bağlanmamıştır. Türkiye’de
sosyal güvenlik sistemindeki problemler nedeni ile hastaya sunitinib 50 mg 2 hafta
on/1 hafta off olarak başlandı. Hipereozinofiliye bağlı olarak herhangi bir semptom
görülmedi. Tedaviye başlandıktan iki hafta sonra yapılan değerlendirmede, lökosit
sayısı 20.000 µ/l ve eosinofil düzeyi ise %10 olarak görüldü. Temmuz 2022 tarihinde
yapılan 1. Ay değerlendirmesinde ise eosinofil düzeyleri normal oranlara gerilediği
görüldü.
Sonuç: RHK’de paraneoplastik hipereosinofili ile ilişkin yapılan literatür taramasında
toplam beş çalışmada sekiz vaka tespit edebildik (9,15,16). Bu çalışmalarda görülen
hastaların tümü metastatik evredeydi. Bizim çalışmamızda ise hastamız lokal ileri
evrede olup tedavi ile 1. Ayda dramatik bir yanıt almıştır. Renal hücreli karsinomaya
bağlı paraneoplastik hipereozinofili, kötü prognozu ve hızlı hastalık ilerlemesini
gösterebilir. Semptomatik hastalarda miyelosupresif tedavi gereklidir.