Anayasa'daki Çevre Hakkının Normatif Değeri: Sübjektif Bir Kamu Hakkı Olarak İdare ve Yargı Önünde Talep Edilebilirliği


Öğütçü M.

Astana 2. Uluslararası Hukuk ve Sosyal Bilimler Sempozyumu , İstanbul, Türkiye, 11 - 12 Kasım 2023, ss.242

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.242
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Bu bildiri’de, Anayasa’nın “ Temel haklar ve Ödevler” başlıklı kısmında “ anayasal ” bir “ temel hak ” olmakla birlikte, “ Sosyal ve Ekonomik Hak ve Ödevler” in yer aldığı bölümde 56’ncı maddede Türk Anayasa metinlerinde bir yenilik olarak ilk kez düzenlenen, aslında “dayanışma hakkı ” niteliğindeki “ sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı” nın, kısaca öncelikle bir insan hakkı olan “ çevre hakkı” nın normatif değeri (bağlayıcılığı), sübjektif bir kamu hakkı olarak İdare ve Yargı makamları önünde talep edilebilirliği; Anayasa md.56/1 ile md.56/2 arasındaki anayasal hak ve ödev boyutu birlikte dikkate alınarak, başta Anayasa ve Çevre Kanunu olmak üzere, ilgili diğer Kanun hükümlerinde de (Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun, İdari Yargılama Usulü Kanunu) karşımıza çıkan; “ çevre hakkı” nın “ özne” leri ile “yükümlü” leri arasındaki “ hak-ödev ” biçimindeki diyalektik ilişkinin varlığı, insan hakları ile vatandaş/yabancı statüsü arasındaki farklılık ortaya konularak incelendikten sonra, Anayasa md.56/1 ve md.56/2 karşısında Çevre Kanunu (örnek olarak md.1, md.3/1-a, md.3/1-e, md.30) ile ilgili diğer kanunlar arasındaki “anayasal ve yasal gerilim”i yansıtan bu farkı azaltmak için getirilen önerinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Anayasa md 56/2’deki “ Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek” yönündeki “ Devletin ve vatandaşların ödev(ler)i”ni; “ Devletin temel amaç ve görevleri” başlıklı Anayasa md.5, “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ” başlıklı Anayasa md.11 ile 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile “ Devletin iktisadî ve sosyal ödevlerinin sınırları” başlığını alan Anayasa md.65 hükmünün gerekçesiyle birlikte ele alınarak incelendiği Bildiri’de, 1992 tarihli Rio Bildirgesi ve 1998 tarihli Aarhus Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği düzenlemelerinde de yer alan “ çevresel usuli haklar” ın; Çevre Kanunu’nda 2006 yılında 5491 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında, çevrenin “sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama ” amacı çerçevesinde giderek “ çevre için bir hak”ka, “çevre’nin hakkı”na doğru yönelen, evrilen maddi nitelikteki insan hakkı olarak “çevre hakkı”nın gerçekleştirilmesindeki etkisi üzerinde durularak; İdare ve Yargı önünde sübjektif bir kamu hakkı olarak talep edilebilirliği çerçevesinde “(Çevre) Yönetim(in)de demokrasi ”nin gereği olarak; çevresel konularda bilgi edinme hakkı, İdare’ye başvuru ve karar alma sürecine katılma hakkı ile Yargıya başvuru (adalete erişim) hakkının “çevrenin korunmasındaki toplum yararı/genel yarar ” gözetilerek actio popularis yolu ile kullanılamadığı takdirde, dava türüne göre hukuki yarar, menfaat ihlali ya da hak ihlali şartı aranarak kullanılabildiği başta anayasa yargısı ve idari yargı olmak üzere farklı yargı düzenlerindeki dava ve yargısal başvuruların adlarına yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler Çevre hakkının normatif değeri, Sübjektif kamu hakkı, Çevresel usuli haklar, Yargıya başvuru(adalete erişim), Actio popularis/ Menfaat ve hak ihlali.