Yapısal ve Litolojik Veriler Işığında Çavdar-Demirtepe Uranyum Zuhurunun Araştırılması


Creative Commons License

Doğru E. N., Duman A., Eski S., Oyman T., Sümer Ö.

75. Türkiye Jeoloji Kurultayı, Ankara, Türkiye, 10 - 14 Nisan 2023, ss.204

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.204
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Uranyum ilk olarak Orta Çağ’da Saksonyalı madenciler tarafından
oksit minerali çıkarılarak seramik alanında kullanılmıştır. 1789’da
Alman kimyager Martin Heinrich Klaproth tarafından keşfedilmiş
ve isimlendirilmiştir. Ancak 2. Dünya savaşı sonrasında ekonomik
öneminin anlaşılması ile değerinin artması sonucunda jeolojik
kökeni üzerindeki çalışmalar hız kazanmış, 1940’lı yılların
sonlarında uranyum yataklarının ilk sınıflamaları yapılmıştır.
Ülkemiz genelinde, uranyum ve toryum cevherleşmeleri daha
çok sedimanter yataklarda gözlenmektedir. Aydın ili Söke ilçesi
çevresinde bulunan Uranyum zuhurları ise Türkiye’nin bilinen
en yaşlı kayaçlarından biri olan ve Batı Anadolu’da yüzlek
veren Menderes Masifi’ne ait metamorfik birimler içerisinde
gözlenmektedir. Bu zuhurlardan Çavdar-Demirtepe zuhurunun bu
metamorfik kayaçların oluşumu sırasında mı, yoksa bu kayaçların
geçirdiği deformasyonlar sonucunda oluşan yapısal öğelerde mi
geliştiğini anlamak amacıyla bu çalışma yapılmıştır.
Arazi çalışmalarında, alandaki yapısal süreksizliklerden, yüzlek
veren farklı kayalardan, su ve dere sedimanlarından, kuvars
damarlarından, topraktan ve alanda bulunan demir cevherlerinin
farklı fazları ve mineralizasyonlarından “Inspecttor alert-Nuclear
radiation monitor” markalı Geiger sayacı ile CPM (dakika başına
sayım) cinsinden radyoaktif ışıma ölçümleri yapılmıştır. Elde edilen
sonuçlar, önceki çalışmalarla karşılaştırılarak alanda gözlenen
uranyum anomalilerinin yapısal öğelerle ilişkisi değerlendirilmiştir.
Çalışma alanından alınan toplam 492 ölçümün, CPM cinsinden
minimum – maksimum değerleri; Gnays: 75 – 3288; Şist: 60 –
1421; Toprak: 70 – 246; Su ve dere sedimanı: 60 – 355; Kuvars
Damarları: 40 – 551; Demir Cevheri: 8 – 3419 iken, D-B, K-G, KDGB,
KB-GD doğrultulu süreksizliklerde sırasıyla; 48-266, 98-131,
82-194, 84-212 olarak ölçülmüştür.
Bütün veriler değerlendirilerek, yüksek anomalilerin gnays ve
şist litolojilerinin farklı, bağımsız bölümlerinde ve özellikle
silisli-sülfürlü demir cevherinde, düşük değerlerin ise kuvars
damarlarında ve özellikle yapısal süreksizliklerde yoğunlaştığı
görülmüştür. Bu doğrultuda Çavdar-Demirtepe uranyum zuhurunun,
yapısal öğeler ile ilişkili bir yataklanma olmadığı ön sonucuna
ulaşılmıştır. Özellikle silisli-sülfürlü demir cevherinin yüksek
anomalileri vermesi indirgeyici özelliğinden kaynaklanırken,
çevre yüzey sularında ve/veya sedimanlarında yüksek anomalilerin
gözlenmemesi uranyumun mobilize olmadığına işaret etmektedir.
Çevrede gözlenen Küçükçavdar, Arapsu ve Kısır-Osmankuyu gibi
diğer komşu uranyum zuhurlarında da benzer yöntemlerle araştırma
yürütülmesi, bu çalışmadan elde edilen ön sonuçların test edilmesi
açısından önem arz etmektedir.

Uranium was first used in the ceramics by extracting the oxide
mineral by Saxonian miners in the Middle Ages. It was discovered
and named by the German chemist Martin Heinrich Klaproth in
1789. However, as a result of the increase in its value with the
understanding of the importance of its economic value after
the Second World War, studies on its geological origin gained
momentum, and the first classifications of uranium deposits were
made in the late 1940s. Throughout our country, uranium and
thorium mineralizations are mostly observed in sedimentary
deposits. Uranium occurrences around Aydın province Söke district
are observed in the metamorphic units of the Menderes Massif,
which is one of the oldest known rocks in Türkiye and crops out in
Western Anatolia. This study was carried out in order to understand
whether the Çavdar-Demirtepe occurrence had been formed during
the formation of these metamorphic rocks or in the late stage of
their deformations.
During the field studies, radioactive radiation measurements
in CPM (counts per minute) were made with “Inspector alert-
Nuclear radiation monitor” brand Geiger counter from structural
discontinuities, different exposed rocks, water and stream sediments,
quartz veins, soil, different phases and mineralizations of iron ores in
the area. The obtained results were compared with previous studies
and the relationship of uranium anomalies observed in the field
with structural elements were evaluated. The minimum – maximum
values in CPM of a total 492 measurements taken from the study
area; Gneiss: 75 – 3288; Schist: 60 – 1421; Soil: 70 – 246; Water
and stream sediment: 60 – 355; Quartz Veins: 40 – 551; Iron Ore:
8 – 3419, while E-W, N-S, NE-SW, NW-SE structures discontinuities
were measured as 48-266, 98-131, 82-194, 84-212, respectively.
By evaluating all the data, it was observed that high anomalies were
concentrated in different, independent parts of gneiss and schist
lithologies and especially in siliceous-sulphurous iron ore, while
low values were concentrated in quartz veins and especially in
structural elements. In this direction, it has been concluded that the
deposition of Çavdar-Demirtepe uranium occurrence is not related
to structural elements. The fact that especially siliceous-sulphurous
iron ore gives high anomalies is due to its reducing property,
while the absence of high anomalies in the surrounding surface
waters and/or sediments indicates that uranium is not mobilized.
It is important to conduct research with similar methods in other
neighboring uranium occurrences such as Küçükçavdar, Arapsu
and, Kısır-Osmankuyu observed in the surrounding area, in terms
of testing the preliminary results obtained from this study.