3rd International Symposium of Scientific Research and Innovative Studies (ISSRISʹ23), Balıkesir, Türkiye, 15 - 18 Mart 2023, ss.672-673
Zaman algısı homeostatik döngüler (uyku-uyanıklık, menstrual döngü vb.) gibi kritik işlevlerde rol almaktadır. Zaman algısı ve içsel saat konularında insanlar üzerinde gerçekleştirilen çalışmalarda, farklı ölçüm yöntemleri kullanılmasına karşın altın standart olarak kabul edilen bir yöntem bulunmamaktadır. Zaman algısını araştırmaya yönelik çalışmalarda, zaman aralıklarının işlenmesi ve tahmin edilmesini yansıttığı düşünülen atlanan uyaran paradigması sıklıkla kullanılmaktadır. Peşi sıra gönderilen uyaranların yüzde otuzunun rastgele olacak şekilde atlanılması diğer bir deyişle gönderilmemesi üzerine kurulu olay ilişkili potansiyel deney deseni türüdür. Zaman algısı çalışmalarında genellikle işitsel ve görsel uyaranların tercih edildiği, ancak dokunsal uyaranlar için uzamsal ve zamansal bilgilerin bir arada işlenmesine ait kapsamlı inceleme yapılmadığı görülmektedir. Sunulan ön çalışmada, atlanan uyaran paradigmasında farklı uyaranlar arası süreler kullanılarak gönderilen ağrısız dokunsal uyaranlara karşı beyinde oluşan zaman algılama süreçleri elektrofizyolojik olarak incelenmiştir.
Çalışmaya sağ elini kullanan 24 sağlıklı gönüllü (12 kadın; yaş ort.: 22,08 ± 3,38 yıl) katılmıştır. Üniversitenin girişimsel olmayan etik kurulu çalışmayı onayladı (DEU-EK 2018/12-29) ve tüm katılımcılar çalışmaya katılmadan önce bilgilendirilmiş onamlarını imzaladı. Beyin yanıtları 64 kanallı elektroensefalografi yöntemi ile kaydedildi ve tüm elektrotların empedans değerleri 10 kΩ altında tutuldu. Ağrısız dokunsal uyaranlar pnömatik uyarıcı ünitesi aracılığı ile sağ elin işaret parmak pulpasına uygulandı (hava basıncı: ~140 kPa). Uyaranlar arası süre 2, 4 ve 8 saniye olarak seçilerek ayrı oturumlar halinde uygulanmıştır. Uyaranlar somatosensoriyel atlanan uyaran potansiyeli (SOSP) paradigması altında uygulanmıştır. Toplamda 120 uyaran (30 uyaran atlanmış/gönderilmemiş, 90 uyaran gönderilmiş) uygulanmıştır ve oturumlar arasında 5’er dakikalık dinlenme süresi verilmiştir. Tüm uyaranlara verilen yanıtlar çevrimdışı analiz (epoklama, gürültü ayıklama, düzeltme, filtreleme ve ortalama) edilerek incelenmiştir. Daha sonra katılımcıların atlanan uyarana karşı oluşan beyin yanıtları gönderilen uyarana karşı oluşan beyin yanıtları ile karşılaştırılmıştır. Sonrasında katılımcılar, tam zamanında yanıt verenler ve zamanında yanıt vermeyenler olarak iki gruba ayrılmıştır. Her katılımcı için bireysel analiz dosyaları (2s, 4s ve 8s’lik oturumlar) kullanılmıştır. Katılımcıların tam zamanında yanıt sayısı en çok 8 saniyelik uyaranlar arası süre olan oturumda gözlenmiştir (20 katılımcı tam zamanlı). Uyaranlar arası sürenin 4 saniye olduğu oturumda 17 katılımcı, 2 saniye olduğu oturumda ise 14 katılımcının tam zamanında yanıt verdiği gözlenmiştir.
Bu sonuçlar uyaranlar arası sürenin artmasıyla birlikte katılımcıların uyaran zamanı hakkındaki zamansal algılarının tam zamanlı olma eğiliminin arttığını göstermektedir. İleri dönem çalışmalarda, farklı beyin bölgelerinin bu zamansal algı süreçlerindeki rolleri ileri sinyal işleme uygulamaları ile aydınlatılmaya çalışılacaktır.