40 YIL ÖNCE ATEŞLİ SİLAH YARALANMASINDAN KAYNAKLANAN İNTRATORASİK KOMPLİKASYONLAR VE ZORLU TEDAVİ SÜRECİ


Karcı E., Mutlu F., Karaçam V., Şanlı A.

13. Ulusal Göğüs Cerrahisi Kongresi, Muğla, Türkiye, 16 - 19 Ekim 2025, ss.303-304, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Muğla
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.303-304
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş: Toraks travmaları tüm travmaların %10-15’ini, bunların %30’unu penetran yaralanmalar oluşturur. Bu yaralanmalar akut ve geç komplikasyonları nedeniyle ciddi mortalite ve morbiditeye yol açabilir. Plevral ve parankimal değişikliklerin yanı sıra ampiyem ve bronkoplevral fistül (BPF) gibi komplikasyonlara neden olabilir. Olgu: 63 yaşında, HT ve DM öyküsü olan erkek hasta ses kısıklığı ve öksürük şikayetleriyle başvurdu. Hastanın 40 yıl önce sol anterior göğüs duvarından av tüfeği ile yaralanma ve torakotomi öyküsü vardı.Dış merkez BT’de sol üst lobda kitle ve kaviter lezyonlar izlendi, malignite şüphesiyle torakotomi yapıldı(Şekil 1). Operasyonda lezyonların eski cerrahiden kalma spanç ve av tüfeği keçesi olduğu görüldü ve çıkarıldı(Şekil 2). Postoperatif dönemde kardiyak arrest sonrası sol akciğerde total kollaps ve plevra sıvısı gelişti. Kültürde Pseudomonas aeruginosa üremesi oldu. Drenaj ve retorakostomi uygulandı, ancak persistans hava kaçağı devam etti. Hasta kliniğimize yatırıldığında hipoksemikti, BT’de sol akciğerin total kollabe olduğu ve bazal dren batın yerleşimli izlendi. Kültürde P.aeruginosa üremesi nedeniyle antibiyotik başlandı. Bronkoskopide çoklu BPF saptandı. Dakin solüsyonu ile intraplevral yıkama yapıldı. Klinik iyileşme sonrası yapılan cerrahide sol akciğerin havalanmadığı ve üç ayrı BPF olduğu görüldü. Destroyed lung nedeniyle intraperikardiyal pnömonektomi uygulandı(Şekil 3). Postoperatif dönemde P.aeruginosa üremesi devam ettiği için seftazidim, siprofloksasin, klorheksidin ve rifamisin ile farklı intraplevral irrigasyon protokolleri denendi. Zamanla kültürlerde direnç gelişti ancak uygun irrigasyonlarla akut faz reaktanları geriledi. Takipte klebsiella üremesi üzerine intraplevral Bactrim ve rifamisin irrigasyonu yapıldı. Bir hafta sonunda kültürler negatifleşti ve dren sonlandırıldı. Daha sonra yara akıntısı ve sıvı artışı üzerine yeniden drenaj yapıldı. Son kültürlerde düşük koloni sayılı P.aeruginosa üremesi kronik kolonizasyon olarak değerlendirildi. Hastanın genel durumu iyi seyretti, ek cerrahi yapılmadan taburcu edildi. Kontrollerinde enfeksiyon bulgusu ve BPF saptanmadı, yaşam kalitesi düzeldi. Tartışma: Travma sonrası gelişen BPF nadirdir. Olgumuzda 40 yıl önceki cerrahi sırasında unutulan yabancı cisim (gossypiboma) ve av fişeği parçaları predispozan faktör olmuş, biyofilm tabakası nedeniyle dirençli enfeksiyon gelişmiştir. Postpnömonektomi ampiyemlerinde sistemik antibiyotikler yetersiz kalabilmektedir; bu nedenle intraplevral irrigasyon kritik rol oynar. Literatürde intraplevral antibiyotik ve antiseptik uygulamalarının etkinliği bildirilmiştir. Bizim olgumuzda da Dakin, klorheksidin, rifamisin ve antibiyotik irrigasyonları ile dirençli enfeksiyon kontrol altına alınmıştır. Yabancı cisim kaynaklı geç dönem komplikasyonlar ciddi sorunlara yol açabilir. Standart tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda intraplevral irrigasyon, antibiyotik ve antiseptiklerin kombine kullanımı tedavi başarısını artırabilir. Anahtar kelimeler: Bronkoplevral fistül, Destroyed lung, Ampiyem, Gossypiboma