Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler-1 Aralık 2021, Doç. Dr. Sertaç GÜNGÖR, Editör, Gece Kitaplığı, Ankara, ss.217-248, 2021
Kamusal alanın ne olduğu, kamusal-özel alan arasındaki sınırın nereden geçeceği, bu sınır ile “dışarıda” kalan ortak dünyanın nasıl ve kimler
tarafından biçimleneceği güç mücadeleleriyle belirlenir ve bu öncelikle
politik bir sorundur. Mekân, bu ortamda toplumsal ilişkiler tarafından
üretilen ve bu ilişkileri düzenleyen yapısıyla söz konusu güç mücadelesindeki en temel araçlardan biri olagelmiştir. Bir başka deyişle mekân üzerinde kurulan hâkimiyet, yaşam üzerinde kurulan hâkimiyetin de önemli
bir parçasıdır. Bu bağlamda toplumsal bir ürün olarak, bütünüyle kamusal
olduğunu varsaydığımız kent içindeki kamusal mekânlar, hem “herkese
ait olan” üzerine süren mücadelenin konusu, hem de bu mücadelenin kent
içindeki zeminidir.
Bu mücadelede kamusal mekânlar kimler tarafından, nasıl kullanılır? Plancıların, mimarların, mekâna yönelik karar süreçlerinde yer alan
uzman ve idarecilerin, ortak bir yaşam kurgusuyla (?) tasarladıkları meydanlar, sokaklar, parklar gerçekten sadece tüm toplumsal sınıfları tarafsızca kucaklayan, politik içerikten yoksun “boşluklar” mıdır? Bir sokak tasarlanırken ne amaçlanır, evinden işine giderken sokaktan geçen insanla,
o sokakta satış yapan işportacı için ya da toplumsal bir protesto amacıyla
sokağa çıkan insanlar için bir sokak aynı anlamı mı taşır? Bu çalışmada
az önce farklı tonlarda dile getirilebilen, güncel kentsel ortamda iyice belirginleşen politik, toplumsal ve ekonomik asimetrilerin, kamusal alan ve
kamusal mekânın oluşması, kullanılması ve dönüşmesi bağlamında kuramsal açıdan irdelenmesi amaçlanmaktadır.
Söz konusu bu amaç doğrultusunda Kamusal Alan tartışmalarında karşımıza çıkan güç bazlı ilişkilerin; Gramsci’den miras Hegemonya
perspektifinde egemen ve karşıtı olarak direnen aktörlerin kentsel mekâna müdahalelerinin; burjuvazi ile daha da şiddetlenen kapitalizmin ana
damarlarından biri olan ticarileşmenin kentsel kamusal mekânda artan
görünürlüğünün; Foucault’nun panoptikon kavramı ile seçikliği artan denetim olgusunun kentsel kamusal mekândaki işleyişinin; Var olmanın en
temel göstergesi olabilecek görünürlüğün kentsel kamusal mekândaki durumunun; Kentsel kamusal mekânın manipülasyonunun; Söz ve Eylem’in
kentsel kamusal mekândaki varoluşa katkılarının incelenmesi hedeflenmektedir.
Çalışmada yöntem olarak alanın etkin düşünürlerinin çalışmalarının
incelenmesi, kavramsal irdelemelerin ve çapraz yorumlamaların yapılması benimsenmiştir