Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, cilt.8, sa.2, ss.224-240, 2021 (TRDizin)
Feyerabend’e göre bilim, dinin ideolojik hâkimiyeti elinde tuttuğu 19 yy.a kadar,
hegemonya yıkıcı bir rolde olsa da, sonrasında aynı tahtı rol devriyle ele geçirmiştir.
Bilim dışı kalan tüm alanları ise, kendi lehine yarattığı soyut ikiliklerle ‘yüzeyde
görülen’ öznel kusurlar ve ‘gerçek olan’ nesnel cevaplar şeklinde ayrıştırmıştır.
Hâkim bilimsel metodolojinin dünyadaki ‘bolluğu azaltan’ bu kesin ayrımına
Feyerabend’in ürettiği karşı-yanıt ise 'bilimin tiranlığı' olarak adlandırdığı monist
yaklaşımın sabitliğini, ‘öteki’ bilim dışı alanlar lehine ürettiği spekülatif sorularla
sarsmak ve çoğulculuk ilkesiyle ‘bolluğu geri kazanma projesi’ne ulaştırmaya
çalışmaktır. Feyerabend’in çoğulculuk çerçevesinde ortaya koyduğu ‘bolluğa’
ulaştıracak bu ‘yöntem dışı yöntem’ yaklaşımı, çeşitli bilim dışı alanlarla da
bağlantılar kurmuştur. Makale kapsamında ele alınan ‘eleştirel tasarım’ düşüncesinin
de, bu bağlantılardan birini insan-bilgisayar etkileşimleri bağlamında kuran; (sanatla
ilişkilenen) tasarımı yarattığı sorgulama, bulanıklaştırma ve temsillerle ‘estetik
geliştiricilik’ konumundan öteye taşıyan (anti)metodolojilerden biri olduğunu
düşünüyorum. Bu doğrultuda, Feyerabend’in çoğulculuğu ve eleştirel tasarım
düşüncesini, norm değerler için ‘yıkıcı’, yeni paradigmaların oluşumu için ise ‘yapıcı’
ortaklıklarıyla okuyor; bilim ve bilim dışıların iş birlikleriyle genişleyen ‘bolluğun
kazanımı projesinin’ mümkünlüğünü bu ilişkilendirmeyle göstermeye çalışıyorum.