Türkiye de Japonya Çalışmaları II, Selçuk Esenbel,Erdal Küçükyalçın, Editör, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, ss.169-186, 2015
Seyray Yūiçi öykülerindeki anlatı stratejisini “Nagasaki’yle ilgili
şimdiye kadar kullanılagelmiş tüm kalıplaşmış imgeleri iyice irdeleyip
tersine çevirmek ve deforme etmek” olarak açıklamıştı. Bunu,
“kutsallığın” ve “doğru, dürüst insanların” mekânı Nagasaki’yi göklerden
yere indirmek, “dünyevileştirmek” şeklinde özetleyebiliriz. Yani Seyray
Yūiçi, savaş sonrası söylemde nükleer silahlanma karşıtı hareketin
dünyadaki merkezi olarak siyasi bir kimliğe sahip olan Öfkenin Kenti
Hiroşima’nın aksine, “romantik” bir biçimde Duaların Kenti olarak
betimlenen Nagasaki’nin insanlarını zaafları, kusurları ve günahları ile
resmetmeyi hedefliyor. Bu hedefini gerçekleştirmek için cinsellik,
delilik ve şiddet imgeleri aracılığıyla daha realist, yer yer
natüralist, hatta grotesk bir Nagasaki’yi yeniden kurmayı deniyor
eserlerinde.
Ne var ki, bu makalede gösterdiğimiz gibi Seyray Yūiçi özellikle öykü
kitabı Bakuşin’de (“Bombanın Düştüğü Yer,” 2006) bir yandan
Nagasakililerin tarihlerinden gelen kültürel, ahlaki ve siyasi mirasa
yabancılaşması fenomenini realist imgelerle betimleyerek şimdiye kadarki
yüceltici, kutsallaştırıcı romantik söylemi parçalamaya girişirken,
diğer yandan okurları yabancılaştıkları “hakiki” kimliklerine doğru bir
“romantik” arayışa yönlendiriyor. Ve bu arayış giderek hipomerkeze ve
atom bombasının yüreğine doğru yapılan bir zamansal ve mekânsal
yolculuğa dönüşüyor. Bu makalede Bakuşin’deki öykülerin her birinde
görülen temel strateji olan bu romantizm karşıtı romantizmi
çözümlüyoruz.