NEFROTİK PROTEİNÜRİ İLE BAŞVURAN AKUT HIV ENFEKSİYONU


Yeşilli Kamışlı B., Gavcar D. C., Ergin A. İ., Nazlı A., Gezer N. S., Tarhan M. O.

24. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi, Antalya, Türkiye, 19 - 23 Ekim 2022, ss.194-196

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.194-196
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş:

Akut HIV enfeksiyonu, influenza ve mononükleozis benzeri nonspesifik semptomlar ile başvurabilir (1). Ateş, yorgunluk ve miyalji bu hasta grubunda bildirilen, en yaygın görülen semptomlardır (2). Boğaz enfeksiyonu, aksiller, servikal ve oksipital lenfadenopatiler ile vücutta izlenen jeneralize döküntüler görülebilir. Bu semptomlara ek olarak hasta başvurduğu andaki hastalık evresi ve CD4 lenfosit sayısına bağlı olarak farklı fırsatçı enfeksiyon klinikleriyle başvurabilmektedir. Laboratuvar bulgularında anemi, trombositopeni ve karaciğer fonksiyon testlerinde yükselme eşlik edebilir. Nefrotik düzeyde proteinüri ise akut HIV enfeksiyonunda beklenen bir bulgu değildir. Literatürde bu klinik ile tanı alan hasta bildirilmemiştir. Kliniğimizde nefrotik düzeyde proteinüri ile tetkik edilirken akut HIV enfeksiyonu tanısı alan bir hasta sunulmuştur.

Olgu:

Daha önce bilinen otoimmun tiroidit tanısı olan ancak ötiroid olarak izlemde olan 59 yaşında erkek hasta halsizlik, iştahsızlık, ateş (38-39 °C), ellerde titreme ve baş ağrısı şikayetleriyle hastanemize başvurdu. Hastaya polikliniğimizde yapılan ayrıntılı sorgulamada şikayetlerinin iki hafta önce farklı bir şehre iş seyahatinde başlayan boğaz enfeksiyonu sonrası başladığı, antibiyotik kullanımı sonrası şikayetlerinde düzelme olmadığı ve dört ayda altı kg kilo kaybı olduğu öğrenildi. Fizik muayenede hastanın bilinci konfü, oryantasyon ve kooperasyonu tam olarak değerlendirildi. Ayrıca sol akciğer bazalinde ral, boğazda pürülan akıntı, vücutta umblikus çevresinde ve bacak iç kısımlarında basmakla solan döküntüler saptandı. Yapılan tetkiklerde bisitopeni, proteinüri, ferritin yüksekliği, hiponatremi (Tablo 1) saptanan hasta ileri tetkik planıyla kliniğimize yatırıldı. Takibinde sitopenileri derinleşmesi nedeniyle başvuruda anemisi ve periferik yaymada şistosit olmaması nedeniyle klinik olarak mikroanjiyopatik hemolitik anemi düşünülmemekle birlikte hematoloji önerisiyle 2 kere plazmafereze alındı. Romatoloji, nefroloji,göğüs hastalıkları ve genel dahiliye ortak görüşüyle vaskülit dışlanamayan hastaya sistemik enfeksiyonların da dışlanamaması nedeniyle 1 mg/kg metilprednizolon başlandı. Pnömoni nedeniyle antibiyoterapisi başlanan hastanın takipnesi ve oksijen ihtiyacı artması nedeniyle yapılan toraks görüntülemesinde sol akciğer alt lobda daha belirgin olan infiltrasyon saptandı ve hastanın yoğun bakım ihtiyacı gelişti. Takiplerinde hastanın sitopenileri, oksijen ihtiyacı ve nörolojik bulguları geriledi.Yapılan ek tetkikler Tablo 2’de özetlenmiştir. Bakılan serolojik göstergelerinde HIV Ag/Ab (Elisa) pozitif, Anti-HIV doğrulama (Western Blot) testi negatif saptanan hastanın HIV-RNA düzeyi 1.308.000 kopya/ml saptandı. HIV RNA pozitifliği nedeniyle Enfeksiyon hastalıklarına devir edilen hastanın kontrol doğrulama testi pozitif saptanmış, on gün önce bakılan testinin negatif olması ve sonrasında serokonversiyonun gösterilmesi ile akut HIV enfeksiyonu tanısı konulmuştur. CD4 lenfosit sayısı 534/mm3 saptanmış ve antiretroviral tedavisi başlanmıştır. Hasta hala hastanemizde Enfeksiyon hastalıkları kliniği tarafından takip ve tetkik edilmektedir.

Tartışma:

Akut HIV enfeksiyonu ile başvuruda yaygın semptomların yanı sıra görülebilen bazı nadir bulgulara bağlı atipik prezentasyon görülebilir. Hastamızda başvuruda spot idrarda 9.22 gr proteinüri saptanmış olup, kontrol spot idrarda benzer yükseklik saptanmıştır. Dört gün sonra görülebilen 24 saatlik idrarda ise proteinüride gerileme gözlenmiştir. Hastanın o dönemde genel durumunun kötü olması, trombositopenik olması ve takiplerinde proteinürisinin düzelmesi nedeniyle böbrek biyopsi yapılamamıştır. Vicente Sperb Antonello ve ark. 2015 yılında yaptığı Clinics dergisinde yayınlanan çalışmada 150 mg ve üzeri saptanan patolojik proteinüri, spesifik olarak artmış HIV RNA seviyesi ve 200 hücre/mm3'ün altında CD4 lenfosit sayısı ile ilişkilendirilmiştir (3). Hastamızda tanı anında CD4 lenfosit sayısının>200 olması nedeniyle, mevcut proteinüri ön planda hastanın viral yükünün fazla olmasına bağlı olarak değerlendirilmiştir. Günümüzde HIV enfeksiyonu, oral antiretroviral tedaviler ile normal yaşam süresi beklenen, yaşam kalitesinin yüksek olduğu, kronik bir hastalıktır. Ülkemizdeki HIV pozitif bireylerin sayısı giderek artmaktadır (4). Ancak vakaların çoğuna tanı konmadığı, üçte ikisine ise geç dönemde tanı konduğu bildirilmiştir(5). HIV enfeksiyonu olan hastalar iç hastalıkları ve yan dalları polikliniklerine birçok farklı klinik tablo işe başvurabilmektedir. Hekimlerin HIV enfeksiyonunu ile ilgili farkındalıklarının artması ile erken tanı alan ve tedaviye ulaşan hasta sayısının artacağı düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler:

Akut Hiv Enfeksiyonu, Nefrotik Düzeyde Proteinüri, Atipik Prezentasyon