Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, vol.23, no.47, pp.559-600, 2023 (Peer-Reviewed Journal)
Kurulduğu ilk yıllardan itibaren Balkanlar istikametinde bir varoluş mücadelesi
sergileyen Osmanlı İmparatorluğu esasen her şeyden önce kendisini bir Balkan ülkesi olarak
inşa etti ve yaklaşık beş asır boyunca da bu topraklara hükmetti. Ancak Balkanlardaki
hakimiyeti son iki yüzyıl içerisinde çözülmeye başlayan Osmanlılar 19.yüzyılın başından
itibaren Fransız ihtilalinin domine ettiği ayaklanmalar, büyük devletlerin bunlara
müdahaleleri ve ekonomik krizler gibi pek çok sorunu konselide etmeye çalıştı.
Bu doğrultuda 19.yüzyılın son çeyreğinde Güneydoğu Avrupa’da Balkan
yarımadasının batıya en dönük bölgelerinden birisi olan Bosna-Hersek’te patlak veren 1875
isyanı bu topraklarda meydana gelecek olayların adeta habercisi niteliğindeydi. 93 harbi
sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması ile bu topraklar, aynı yüzyılda güneydoğuya doğru
genişlemeyi geleneksel bir devlet politikası haline getiren Avusturya Macaristan’ın yönetimine
geçmiş ve 1908 devriminden hemen sonra da ilhak edilmişti. Bu durum yarımadanın diğer
topluluklarına Osmanlıların ne kadar güçsüz olduğunu bir kez daha göstermiş ve bundan
sonra meydana gelecek olayların mebdei olmuştu.
Anılan dönemde bütün bu olanlara şahit olan sivil-asker kökenli Jön Türkler ise
ellerinin arasından kayıp giden bir imparatorluğun nasıl kurtarılabileceği noktasından
hareketle bütün her şeyin sorumlusu olarak gördükleri istibdat rejimine son vererek
anayasal meşruti parlamenter sistemi yeniden ikame etmek üzere dahili ve harici
şubeleriyle hücre tipi örgütsel şemalarını buna vakfetmişlerdi. Kuşkusuz “liberte”, “egalite”,
“fratermite” mottolarıyla hareket eden bu gençler devrimi gerçekleştirdikten sonra Osmanlıİmparatorluğu’nun bu en uzun yüzyılında Balkanlar başta olmak üzere büyük toprak
kayıplarına maruz kalacaklarını öngörememişlerdi. Zihinlerinin arkeolojisinde kaybedilen
toprakların travması ile bölünme, parçalanma ve hasta adam fobisi olan bu kuşak bilmedikleri
bir atinin ne getireceği endişesiyle hareket etmişti. Elinizdeki bu makale bir Balkan ülkesi
olarak doğan Osmanlı İmparatorluğu’nun yarımadanın en verimli topraklarından birisi olan
Bosna-Hersek’in 23 Temmuz 1908 devriminden çok kısa bir süre sonra nasıl kaybedildiği ve
bu sürece eşlik eden II. Meşrutiyet devrimi arasındaki bağlantıları sunduktan sonra İttihat
Terakki Cemiyeti ile onun mensupları olarak geç dönem Osmanlı tarihine damgasını vuran
Jön Türkler hakkında Bosna-Hersek basınına yansıyan haberleri değerlendirme çabasının bir
ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede Bošnjak, Sarajevski List, Zeman, Vakat, Novi
Behar gibi gazetelerde Bosna Hersek özelinde yansımasını bulan bir dönemin panoramasının
Jön Türkler üzerinden resmedilmesi amaçlanmıştır. Kuşkusuz elde edilen bulgu ve sonuçlar
yeni kaynaklarla yeniden ve yeniden yazılmaya açıktır.
Anahtar Kelimeler: II. Meşrutiyet, Jön Türkler, Osmanlı İmparatorluğu, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu, Balkanlar, Basın, Bosna Hersek.