Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği 42. Ulusal Kurultayı, İstanbul, Türkiye, 22 - 25 Ekim 2020, ss.56, (Özet Bildiri)
Skrotum Rekonstrüksiyonlarında Klinik
Deneyimlerimiz Safa Eren Atalmış, Cenk Demirdöver, Fatih Alp Öztürk, Süleyman
Çakmak, Hüseyin Emre Ulukaya, Merve Terzi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesi, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı, İzmir
Giriş: Skrotum, spermatogenez için önemli
role sahip olan testis ve spermatik kordun distalini koruyucu bir örtü
göreviyle sararak bu yapıların fizyolojik rolleri için gerekli termoregülasyonu
sağlayan kütanöz bir kesedir. Skrotal cilt ve cilt altı dokuların; malignite,
enfeksiyon, travma ve diğer sebeplerle kaybı sonrasında oluşan defektlerin
rekonstrüksiyonu ise gerek hastaların estetik beklentileri, gerekse
spermatogenez için uygun termoregülasyonun sağlanmasında plastik cerrahi
uzmanları için öneme haizdir. Skrotal rekonstrüksiyon için belirlenmiş
algoritmalarda defektin büyüklüğü kadar hastanın yaşı, reprodüktif dönemde olup
olmadığı, eşlik eden komorbid hastalıkları, estetik beklentileri gibi sebepler
de göz önünde bulundurulmalıdır. Biz bu çalışmamızda 2001-2020 yılları arasında
kliniğimize başvuran skrotal bölgesinde defekti olan olguları retrospektif
tarayarak etiyolojik, demografik özelliklerini ve uygulanan cerrahi
prosedürleri inceledik. Gereç Ve Yöntem: Kliniğimize 2001-2020 yılları arasında
başvuran, skrotal bölgeyi içeren enfeksiyon veya malignite nedeniyle önceden
debridman yapılmış veya klinik şüphe nedenli genel anestezi altında opere
edilen 46 erkek olgu çalışmaya dahil edilmiştir. Fournier gangreni nedeniyle
opere edilmiş olan olguların sayıca çok olması ve hastalığın mortalitesi
nedeniyle rekonstrüksiyon başarısını olumsuz etkileyeceği de göz önünde
bulundurularak ASA skoru dört ve üzerindeki olup opere edilen olgular
çalışmanın dışında bırakılmıştır. Aynı zamanda eksizyon sonrası primer kapatma
gerektirecek küçük defektler ve sekonder iyileşmeye bırakılmış defektler de
çalışma dışı bırakılmış olup yalnızca deri grefti ve flep cerrahisi
kullanılarak rekonstrükte edilmiş olan defektler çalışmaya dahil edilmiştir.
Postoperatif takiplerinde gelişen komplikasyonlar hastane bilişim
sistemlerinden, hasta epikrizlerinden retrospektif olarak derlenmiş olup
postoperatif dönemde gelişen debridman gerektiren nekroz, seroma, yara
dehissansı, greft kaybı ve yara yeri enfeksiyonu komplikasyon olarak kabul
edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 46 erkek olgunun en yaşlısı 78
yaşında en genç hasta ise 16 yaşındaydı. Yaş ortalaması 48,4 olarak hesaplandı.
Defekt etiyolojisine yönelik olarak incelendiğinde 46 hastanın 32’sinin (%69,5)
tarafımızca veya dış merkezde yapılan Fournier Gangrenine sekonder, 12’sinin (%26)
hidradenitis suppurtivaya sekonder, iki hastanın (%4,5) ise skrotal kalsinozise
sekonder gelişen defektler nedeniyle opere edildiği belirlendi. Özellikle
Fournier gangreni olguları için yapılan seri debridmanlar ve bu debridmanlar
sonrasında defektin negatif basınçlı yara tedavisi ile izlemi de göz önünde
bulundurulduğunda 46 olgu için yapılan toplam 67 operasyonun yalnızca 46’sında
definitif rekonstrüksiyonun gerçekleştirildiği görüldü. Bu rekonstrüksiyonların
39 tanesinde(%84,6) lokal fleplerin, bir tanesinde (%2,2) grasilis kas deri
flebinin, bir tanesinde (%2,2) Singapur flebi olarak adlandırılan pudenteal
uyluk fasiyokütan flebinin, dört tanesinde (%8,8) kısmi kalınlıkta, bir
tanesinde (%2,2) tam kalınlıkta deri greftinin kullanıldığı görüldü. Operasyonlar
sonrası gelişen komplikasyonlara bakıldığında lokal flep seçeneklerinin
kullanıldığı olguların beş tanesinde (%11,36) flep distalinde debridman
gerektiren nekroz, beş tanesinde (%11,36) yara dehissansı, iki tanesinde (%4,5)
seroma, bir tanesinde (%2,2) yüzde 50’nin üzerinde greft kaybı görüldüğü
saptandı. Singapur flebi yapılan olguda flep distalinin %30’dan fazlasının
nekroze olması üzerine yeniden opere edilerek lokal fleplerle onarım yapıldığı
saptandı. Olguların yalnızca iki tanesinde yara yeri enfeksiyonu görüldüğü ve
uygun antibiyoterapi ve lokal yara bakımıyla gerilediği izlendi. Yara
dehissansı gelişen beş olgunun ise yalnızca bir tanesinde yeniden opere
edilerek primer kapatma uygulandığı diğer dört tanesinin ise lokal yara bakımı
ve sekonder iyileşmeyle komplikasyonun gerilediği saptandı. Olguların operasyon
sonrası reprodüktif potansiyelleri ise verilerin yetersizliği nedeniyle
değerlendirilemedi. Tartışma: Skrotal cildin travma, malignite ve debridmana
sekonder kaybı nadir olmayan bir durum olup olguların çoğunluğunu mortalitesi
yüzde 70’lere varan Fournier gangreni oluşturmaktadır. Defekt onarımı için
rekonstrüktif basamaklar sekonder iyileşmeden serbest fleplere kadar
sıralanabilir. Rekonstrüksiyon seçenekleri göz önünde bulundurulduğunda özellikle
reprodüktif çağdaki olgular için cilt kaybını gidermek ve spermatogenez için
uygun termoregülasyonu sağlamak önem arz eder. Bu açıdan skrotal cildin
laksisitesi göz önünde bulundurulduğunda var olan doku eksikliğini aynı tipte
dokuyla giderme prensibine yönelik olarak lokal flepler ön plana çıkmaktadır.
Deri grefti ile rekonstrüksiyon için Tunica vajinalis veya diğer fasiya
yapılarının intakt olarak bulunması greft cerrahisinin başarısı için gerekli
olup, olguların çoğunu Fournier gangreninin oluşturması ve bu hastalığın
tutulumu nedeniyle fasiyal yapıları da içermesi deri grefti ile onarımı güç
kılmaktadır. Bölge cildinin sebase yapısı nedeniyle maserasyon ve anal bölgeye
yakınlığı ile kontaminasyona yatkınlığı da deri grefti cerrahisinin başarısını
güçleştirmektedir. Sonuç: Skrotal cilt rekonstrüksiyonu için algoritmaların
belirlenmesi ve olası komplikasyonların değerlendirilmesi amacıyla yapılan bu
çalışma skrotum defektleri için lokal fleplerin önemini ve başarısını ön planda
tutmaktadır. Dartos fasyasının intakt olduğu durumlarda kullanılabilen deri
grefti ile rekonstrüksiyonların ise gerek komplikasyon gerekse de estetik
görünüm açısından geri planda tercih edilmesi gerektiğini göstermiştir. Anahtar
Kelimeler: Fournier, Skrotum, Rekonstrüksiyon