30.ULUSLARARASI KATILIMLI ULUSAL ALERJİ VE KLİNİK İMMUNOLOJİ KONGRESİ, Antalya, Türkiye, 27 Kasım - 01 Aralık 2024, ss.32, (Özet Bildiri)
Günümüzde özellikle batı toplumlarında insidansı yükselmekte olan alerjik rinit (AR), tanı yöntemleri ve patofizyolojisi net olarak anlaşılmış kronik bir hastalıktır. Sistemik duyarlanma kanıtı olmaksızın, nazal mukozada alerjene inflamatuar yanıt olarak sIgE ve mediatörlerin üretimi ile karakterize olan lokal alerjik rinit (LAR), AR’nin farklı bir endotipi olarak kabul görmekte ve tüm rinit prevalansının %25’inden sorumlu tutulmaktadır. LAR’ın tanısında nazal provokasyon testi (NPT) ve nazal sIgE düzeyi ölçümü kullanılmaktadır. Fakat günümüzde bu testler çoğu merkezde uygulanamamakta, tip 2 endotip kanıtını destekleyen nazal sitoloji ile nazal mukozada eozinofillerin gösterilmesi, tanıyı desteklemektedir. Gereçler ve Yöntem: Mart-Haziran 2024 tarihleri arasında; kronik rinit bulgularıyla kliniğimize başvurmuş, uluslararası rehberler eşliğinde AR semptomları ile takibe alınan hastaların, yakınmaları, komorbiditeleri, aeroalerjenlere yönelik deri prik test (DPT), total IgE sonuçları, tedavi öncesi (pre-VAS), 1. hafta (VAS1h) ve 1. ay VAS (VAS-1a) skorları ile nazal eozinofili oranları (pre-NEOS%, NEOS-1h%, NEOS-1a%), ve almış oldukları tedaviler retrospektif olarak incelendi. NPT yapılamaması nedeniyle AR semptomları olan ve sistemik atopi belirteçleri yüksekken, DPT veya spesifik IgE ile duyarlanma saptanmayan hastalar olası LAR olarak kabul edildi, veriler iki grup arasında istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Yaş ortancası 10.5 (min-maks:3-17), %64,6’sı erkek, 48 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların %77’i AR, %23’u olası LAR idi. En sık komorbidite astım (%37,5), en sık nazal yakınma hapşırık ve burun akıntısıydı (%60,4). Hastaların çoğunluğu persistan ve orta-ağır (%68,8) yakınmalara ve polen duyarlılığına (%76,3) sahipti. 42 hasta NKS (%87.5), 24 hasta OAH (%50), 12 hasta LTRA (%25), 28 hasta ise kombine tedavi almıştı (%58,3). AR ve olası LAR grubunda; tedavi sonrası 1.hafta ve 1.aydaki VAS skorları ve NEOS% leri tedavi öncesine göre düşüktü (p<0,05). AR grubunda olası LAR’a göre bazal (p=0,05) ve 1.ay IgE düzeyleri yüksekti (p<0,001). Atopik dermatit öyküsü olan 8 hastanın hepsinde aeroalerjen duyarlılığı saptanmış olup, pre-NEOS% (p=0,04) ve NEOS-1h% (p=0.02) daha yüksekti. Sonuç ve Tartışma: Çalışmamızda; olası LAR hastalarımızda başta NKS’ler olmak üzere rinit tedavisine AR’lı hastalardakine benzer klinik ve laboratuvarlar yanıt alınmıştır. Tipik rinit semptomu olan sistemik atopi kanıtı saptanamayan hastalarda, nazal sitolojinin klinik tanıda ve tedavi yönetiminde yardımcı olabileceğini düşünmekteyiz.