Çocuk Edebiyatında Adil Dünya İnancı ve Kurbanın Değersizleştirilmesi


Creative Commons License

Türkel A., Uslu E., Sel H.

IV. International Eurasian Educational Research Congress (EJER), Denizli, Türkiye, 11 - 14 Mayıs 2017, ss.1866-1869

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Denizli
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1866-1869
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Adil dünya inancı, dünyanın adil ve akılcı bir yer olduğuna yönelik inançtır. Bu inanca göre, “iyilik eden iyilik bulur, kötülük eden kötülük bulur”, “herkes ektiğini biçer”, “kimsenin âhı kimsede kalmaz”; kısacası “hak yerini bulur”. Adil dünya inancının temelinde psikolojik bir gereksinim vardır: kişi dünyayı adil, düzenli, öngörülebilir, anlamlı ve neden-sonuç ilişkilerine dayalı olarak yorumlamak ister. Olumsuz bir durumla karşılaştığında ise yaşayabileceği psikolojik sorunlardan korunmak için adil dünya inancı geliştirir. Sosyal psikoloji alanına ait bir kavram olan “adil dünya inancı” (belief in a just world), dünyanın özünde adil ve rasyonel bir yer olduğuna yönelik bir inançtır. Bu inanç insan ve çevre ilişkilerinin adil, düzenli, güvenli, öngörülebilir, anlamlı ve neden- sonuç ilişkisine dayalı olarak yorumlanmasını sağlar. Aksi halde, herhangi bir etkinlikte bulunmak anlamsız ve yararsız olarak algılanabilecektir. Adil dünya inancı, toplumdaki güç ilişkilerine, değerlere ve normlara dayalı olarak inşa edilen kurgusal bir adalet inancıdır. Adil dünya inancı, adaletsizliğin akılcı olarak açıklanamadığı durumlarda, kurbanın suçlanması, failin gizlenmesi ve ahlaki dışlama gibi yollarla sistemi meşrulaştırmayı sürdürür. Sistemin meşrulaştırılmasıyla, adil dünya inancı toplumdaki farklı grupların ortak çabasıyla paylaşılır ve yeniden üretilir. Yazılı ve sözlü iletişim araçları da bu inancın kökleşmesine ve yaygınlaşmasına hizmet eder. Adil dünya inancı, insanların davranışlarında tutarlı ve dengeli olma eğiliminden kaynaklanır. Uzun yıllar birçok araştırmacı insan davranışının temelinde tutarlı olma gereksiniminin ya da güdüsünün bulunduğunu savunmuştur. Heider’in “Denge Kuramı, Festinger’in “Bilişsel Çelişki Kuramı”, Rosenberg ve Albenson’un “Bilişsel Denge Kuramı”, Newcomb’un “Objektif Denge Kuramı” kişinin psikolojik dengeye gereksinim duyduğunu ve buna ulaşmak için çaba sarf etme eğiliminde olduğunu ileri süren kuramlardır. İnsanların başlarına geleni hak ettikleri inancı, kaderin, tesadüflerin veya kör kuvvetlerin hâkim olduğu bir dünyadan çok akılcı bir dünyada yaşadığı duygusunu vermekte ve insanı, diğerlerinin başına gelen felaket ya da kötülüklerin kendi başına gelebileceği endişesinden kurtarmaktadır. Çünkü bir kişi açısından felaket kurbanlarının sorumluluklarının olmadığını düşünmek, dünyanın haksızlıklarla dolu olduğunu, aynı felaketlerin başka masum insanların da, dolayısıyla kendi başına da gelebileceğini kabul etmek demektir. Masumların kendilerini emniyette hissetmeleri için, dünyanın akılcı olması, olan bitenin bir sebebinin bulunması gereklidir (Bilgin, 2016: 19). Adil dünya inancı, insanların başlarına gelen kötülükleri hak ettikleri temelinde gelişmekle birlikte, olumlu olayları da kapsamakta ve bu fikir, “insanların başlarına gelen mutlu olaylara da layık oldukları” biçimini almaktadır (Bilgin, 2016: 19). Adil dünya inancını zihinsel olarak içselleştirmiş toplumlarda, çoğunlukla, mağdurun kendi davranışları ya da seçimleri sonucu başına gelenleri hak ettiğine inanılır. Bir başka deyişle “iyilik eden iyilik bulur, kemlik eden kemlik bulur”, “ak koyun ak bacağından, kara koyun kara bacağından asılır”, “herkes ne ederse kendine eder”, “kimsenin ahı kimsede kalmaz”. Kurulan bu basit neden-sonuç ilişkisi zamanla mağdurun değersizleştirilmesine ve failin gizlenmesine neden olur. Tüm olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla birlikte adil dünya inancı, edebiyat ve toplumla yakından ilişkilidir. Özellikle çocuk edebiyatı ürünleri, erken çocukluk döneminden itibaren kişilik gelişimini çok yönlü olarak etkilediği için, bu ürünlerin adalet kavramına ilişkin geniş ve derinlikli bir bakış açısının olması önemlidir. Dengeli ve akılcı bir adalet anlayışının olduğu çocuk ve gençlik kitaplarının okurda demokrasi kültür bilinci oluşturması, toplumsal duyarlık geliştirmesi, insan haklarına saygılı bir tutum oluşturması beklenmektedir. Ancak Türkiye’de yayımlanan çocuk ve gençlik kitaplarında adil dünya inancının nasıl sunulduğuna henüz bir çalışma yoktur. Bu çalışmanın amacı, ödüllü çocuk ve gençlik öykülerinde adil dünya inancına ilişkin ifadelerin nasıl sunulduğunu ortaya koymaktır. Araştırma genel tarama modelinde yapılacak bir çalışmadır. Araştırmada genel tarama modelinin seçilmesinin nedeni, ödüllü çocuk ve gençlik öykülerinde adil dünya inancına ilişkin genel bir yargıya varmanın amaçlanmasıdır. Adil dünya inancı var olan biçimiyle betimlenmeye çalışılacak; ödüllü çocuk ve gençlik öykülerinde taranarak saptanmaya çalışılacaktır. Araştırmada çalışma evreni Türkiye’de yayıncılık etkinlikleri sürdüren beş yayınevinin (Altın, Can, Elma, Günışığı, Tudem) ilk baskısını 2016 ve 2017 yıllarında yaptıkları, 10 yaş üzeri çocuk okurlara seslenen roman türündeki kitaplarından küme örnekleme yoluyla seçilmiş toplam 10 kitaptan oluşmaktadır. Örneklemede her bir yayınevinden ikişer kitap rastlantısal yolla seçilmiş ve çalışma grubuna alınmıştır. Verilerin kodlanmasında kayıt birimi olarak tema seçilecektir. Bu birimin seçilme nedeni: sözcük, cümle ve paragrafın çözümleme birimi olarak uygun olmadığı durumlarda tema olarak adlandırılan birimin kullanılmasıdır. Ana kategori olan “adil dünya inancına” ve alt kategoriler olan “bireysel adil dünya inancı”, “genel adil dünya inancı” ilişkin ifadelerin olup olmadığı sıklık (frekans) çözümlemesi yoluyla belirlenmiştir. Çocuk edebiyatında adil dünya inancı incelendiğinde, karakterlerin yaptıkları şeyler (davranışlar) ile başlarına gelenler (sonuçlar) arasında uygunluk olduğuna inanma eğiliminde olduklarını göstermektedir. Karakterler belirli eylemleri yerine getirerek, istediklerini elde edebileceklerine ya da olumsuz durumlardan kaçabileceklerine ilişkin inanç geliştirmişlerdir. Yaşamda gösterilen çaba ile ulaştıkları sonuçlar arasında uygun bir ilişkinin olduğunu varsaymaktadırlar. Özellikle geleneksel kurallara, ahlaka ve toplumsal yargılara ilişkin yaşam durumlarında adil dünya inancı ön plana çıkmaktadır. Kurbanı değersizleştirme ya da kurbanın acı çektiğini yadsıma eğilimi, insanların adil dünya inancını sürdürmek ve korumak için izledikleri stratejilerdir. Çocuk kitaplarında insanlıktan çıkarma, karakter özelliklerini tanımlama, toplumun dışına atma, etiketlerin kullanılması (damga) ve grup karşılaştırması yoluyla ahlaki dışlama eğilimleri somut davranışlara dönüşebilmektedir.