PROVINCIAL TROUBLE IN CEMAL HURŞİD’S NOVEL SIRTLAN


Creative Commons License

Şen N.

Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, vol.14, no.27, pp.91-117, 2022 (Peer-Reviewed Journal)

Abstract

Cemal Hurşid is a writer who has not yet found a place for himself in the history and studies of Turkish literature. For this reason, in this article, it is aimed both to draw the attention of researchers to this author and to point out a few points about the author’s understanding of novel by making a review on his novel named Hyena. This article, which is about the hyena novel, is on the theme of provincial boredom that directs the plot of the novel rather than an analysis. For this reason, firstly, it was tried to determine how the problem of the countryside was reflected in the novel and the moves that eliminated this problem through the signifiers, which are the elements of the narrative. While doing this, the causes and consequences of both the rural distress and the mechanisms to overcome this distress have been tried to be clarified with philosophical and psychoanalytic side readings. The events in the novel take place during the First World War. In the first part of the novel, civil servants and traders coming from outside to an Anatolian town hold sedentary verbal entertainments in order to overcome the provincial troubles and expand their lives, indifferent to the events in the outside world. In the second part of the novel, a love that develops due to these entertainments is interrupted by a death when it is about to turn into a marriage. A loved one dies as a result of an illness. The lover, on the other hand, is deprived of ego/self energy in the real world, as he sends all his libido/life energy to the loved one. He cannot overcome the difficulties in life, he becomes weak in the face of this death, he cannot fight his grief. He cannot fill the void of the girl he loves with another object and occupation. For these reasons, he loses his reality principle to the extent that he goes to visit the grave of his loved one and kills his father-in-law. Again, those who come to this town from outside cannot spread their aesthetic pleasure and pleasure to more than one object and sense due to the limited living space in the town. They have to fill the lack and ontic void in aesthetic life with a single occupation, object or person. When this object or person is lost, they fall into the void because the void cannot be filled with another occupation, person or object. İn Cemal Hurşid’s novel Sırtlan, both the cause of entertainment and the cause of disasters are rural distress. In fact, in the provincial town of the novel, pleasure and death are intertwined. 

Cemal Hurşid Türk edebiyatı tarihi ve incelemelerinde henüz kendine yer edinememiş bir yazardır. Bu nedenle makalede hem araştırmacıların dikkatıini bu yazara çekmek hem de bu yazarın Sırtlan adlı romanı üzerine bir inceleme yaparak yazarın roman anlayışı hakkında birkaç noktaya parmak basmak amaçlanmıştır. Sırtlan romanını konu alan bu yazı, bir tahlilden ziyade romanın olay örgüsünü yönlendiren taşra sıkıntısı teması üzerinedir. Bu nedenle ilk önce taşra sıkıntısının romana nasıl yansıdığı ve bu sıkıtıyı gideren hamleler anlatımın öğeleri olan gösterenler üzerinden tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu yapılırken gerek taşra sıkıntısının gerekse bu sıkıntıyı giderme mekanizmalarının neden ve sonuçları felsefi ve psikanalitik yan okumalarıyla aydınlatılmaya çalışılmıştır. Romandaki olaylar I. Dünya Harbi zamanında geçer. Romanın ilk bölümünde bir Anadolu kasabasına dışarıdan gelen memur ve tüccarlar dış dünyadaki olaylara kayıtsız bir hâlde taşra sıkıntısını yenmek ve yaşamı genişletmek için sazlı sözlü eğlenceler düzenlerler. Romanın ikinci bölümünde ise bu eğlenceler kaynaklı gelişen bir aşk evliliğe dönüşmek üzereyken bir ölümle sekteye uğrar. Sevilen, bir hastalık neticesinde vefat eder. Seven ise bütün libidoyu/yaşam enerjisini sevilene gönderdiğinden gerçek dünyada ego/ben enerjisinden mahrum kalır. Yaşamdaki zorlukların üstesinden gelemez, bu ölüm karşısında zayıf düşer, kederine karşı mücadele edemez. Sevdiği kızın boşluğunu başka bir nesne ve uğraşla dolduramaz. Bu nedenlerle sevdiğinin mezarını ziyarete giderek kayınpederini öldürecek ölçüde gerçeklik ilkesini kaybeder. Yine bu kasabaya dışarıdan gelenler, kasabada yaşam alanı darlığından kendi estetik haz ve zevklerini birden çok nesneye ve duyuma yayamazlar. Estetik yaşamdaki eksikliği ve ontik boşluğu tek uğraş, nesne veya kişiyle doldurmak zorunda kalırlar. Bu nesne veya kişi kaybedildiğinde boşluk başka bir uğraş, kişi veya nesneyle doldurulamadığından boşluğa düşerler. Cemal Hurşid’in Sırtlan romanında hem eğlencenin sebebi hem de felaketlerin nedeni taşra sıkıntısıdır. Aslında romandaki taşra kasabasında haz ve ölüm iç içedir.